Turan Yazgan Hocamızı Anıp “Prof. Dr. Nevzat Atlığ’a Türk Dünyası Turan Yazgan Ödülü” Takdim Ettik

01 Aralık 2019

Tüm ömrünü Türk Dünyası’nın “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİĞİ”ne adamış; bu ülküyü 1980’de kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’yla yüksek düzeyde ortaya koymuş; Sovyetlerin dağılma sürecinde Türk Dünyası’nın birbirinin her alanda farkına varması için, ilmi, kültürel ve sosyal alanda ilk buluşmaları gerçekleştirmiş; Türk Dünyası’nda kurduğu fakülte, bölüm ve liselerle on binlerce çocuğumuzun ve gencimizin Türklük bilinciyle çağdaş eğitim almasını sağlamış; 300 civarında ilmi eser, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi ve Akademik Bakış dergileriyle Türklüğün bilimsel hafızasını kayıt altına almış ve Türk Dünyası’nın birliği, dirliği, gelişmesi yolunda dünden yarına çok kıymetli aydınlık fikirler üretip akılcı çözüm yolları göstermiş büyük fikir ve ülkü adamı; Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamızı, sonsuzluğa yürüyüşünün 7. Yılı münasebetiyle, 30 Kasım 2019 Cumartesi günü 15:00’te, İstanbul Üniversitesi, Fen Fakültesi’ndeki Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda, yüksek bir katılımla gerçekleştirdiğimiz bir programla anıp Türk müziğinin korunması ve gelişmesine yüksek hizmetleri olan devlet sanatçısı, Prof. Dr. Nevzat Atlığ’a “Türk Dünyası Turan Yazgan Büyük Ödülü” takdim ettik.

Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından Vakıf Genel Başkanımız Közhan Yazgan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Yazgan açılış konuşmasında şunları söyledi:

 “Hocamız hayatı boyunca Türklük için çalıştı, kendisindeki bu heyecan ve enerjiyi bugüne kadar başka bir kimsede göremedik. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın kuruluşundan son nefesini verdiği güne kadar o kadar çok çalıştı ki, bırakın birimizi hiçbir kurum onun hızına ulamadı. Sevdalı olduğu Türkistan coğrafyasına kıt imkanlarıyla büyük işler yaptığına tanıklık etti yakın tarihimiz. Sovyetler Birliği daha dağılmadan ilk temasları o sağladı, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadı. Binlerce zorluğa rağmen ısrarla çabaladı, her seviyede kollar açtı, millî, Türkçe eğitim verdi. Çünkü Hocamız, Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesi ile Büyük Atatürk’ün “Türk Birliğine inanıyor ve onu görüyorum.” Sözlerini kendine bayrak edinmişti. FETÖ’nün Amerikan Kolejlerinin devamı olduğunu her zaman yürekli bir şekilde o dile getirdi, bu sebeple vakfımız ve eğitim kurumları maddi manevi birçok ambargolara, mağduriyetlere uğratıldı. Tarih Hocamızın haklılığını bir kez daha ortaya çıkardı. Tarih ve talih milletlerin önüne büyük fırsatlar çıkarır, ama Atatürk’ün dediği gibi bu fırsatları değerlendirmek için hazır olmak gerekir. Maalesef bizim önümüze her türlü karartmayı uyguladıkları için, hazır değildik. Bunu kısıtlı imkanlarıyla Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamızın kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı gerçekleştirmeye çalıştı… Sözlerimi Turan Hocamızın çok büyük önem verdiği Türk kültürünü vurgulayan, ‘Dünyada pek çok milletin mezarı mevcuttur. Bu milletlerin hiçbirisi topla, tüfekle yok edilmemiştir. Sadece ve sadece dilini ve gönül dili olan musikisini kaybettikleri için yok olmuşlardır.”  özdeyişi ile bitirirken bugün, burada Türk kültürüne yaptığı yüksek hizmetlerden dolayı ‘Türk Dünyası Turan Yazgan Ödülü’nü takdim edeceğimiz Türk musikisinin kıymetli üstadı, devlet sanatçısı, baba dostu Prof. Dr. Nevzat Atlığ Hocamıza saygılarımızı arz ediyoruz.”

Kürsüye arz edilen, Vakfımızın Türklük bilimi, Türk  kültürü ve eğitim faaliyetlerine her zaman destek olan İstanbul Üniversitemizin Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak yaptığı konuşmada; “Biz Turan Yazgan Hocamızı daha ilk zamanlardan itibaren hakkıyla tanıyanlardan olduk. Türk Dünyası’yla ilgili münasebetlerimiz vesilesiyle bunu çok daha derinden ve yakından hakikatıyla görmek imkanı bulduk. Pek yakında Azerbaycan Bakü’de Hocamızın kurduğu Fakültede güzel bir etkinlik oldu; hem devletimizin ilgili yetkilileri, hem de Türkiye’den Azerbaycan’dan aslında Turan Yazgan dostu olmak ön kimliği yanında Türk dostu olan birçok kişiyle birlikte olduk. Etrafımızdaki coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti ve Tük devletinin idealleri bulunmaktadır. Ve herkes bu çınarın gölgesinde yer edinmek için, gördüğünüz gibi bir koşturmaca içindedir. Şükürler olsun ki, devletimizin geleneği ve milletimizin sahip olduğu hasletleri, bu talepleri fazlasıyla karşılayacak zenginliğe ve derinliğe sahiptir. Ama bu derinlik ve genişlik hiç şüphesiz kendiliğinden oluşmuyor. Aslında Turan Yazgan Hocamız, Nevzat Atlığ Hocamız ve emsali olan birçok büyüğümüz gibi yetiştirdiği simalar eliyle, onların aydınlattığı yolla ve bize sundukları fener vasıtasıyla ortaya çıkmış olan bir rahatlık bizim için. Şimdi bir Nevzat Atlığ’ın, bir Turan Yazgan’ın varlığı bizim işimizi ne kadar kolaylaştırıyor şöyle bir düşünelim.. Biz aslında açılmış olan bir yolda, büyük bir güvenle, ezberlenmiş bir metotla yürüme kolaylığını yaşıyoruz. Turan Yazgan Hocanın açtığı yolla Türk Cumhuriyetlerinden eğitim alan birçok kişi artık karar alıcı mevkideler…” sözleriyle Turan Yazgan ve Nevzat Atlığı hocalarımızın kıymetini vurguladı.

Program,  ağırlıklı olarak bizzat kendi ağzından Türk Dünyası’nın dile getirildiği ve dil birliği başta olmak üzere Türklük meseleleriyle ilgili güçlü mesajlar ileten Turan Yazgan Belgeseli gösterimiyle devam etti.

Belgeselin ardından kürsüye gelen şair, yazar ve TRT kökenli yayın ve kültür adamı Yağmur Tunalı “Turan Yazgan’ın Türk Kültürüne Hizmetleribaşlıklı bir konuşma yaptı. Tunalı; “ Bugün Nevzat Atlığ ve Turan Yazgan gibi iki büyük ruhun bir başka planda buluşmasına şahit oluyoruz bu toplantıda. Bu toplantının özelliği ve önemi buradadır ve söyleyeceklerim de bu cümleyi bir manada düşündürmek içindir. Biz büyük insanları bize en fazla görünen yönleriyle tanırız. Bizim için Turan Yazgan bir hareket adamıdır, bir ideal adamıdır; yüksek voltajlı bir idealisttir. Biz onu o yönüyle tanırız. Onun, bu hareket adamı ve idealistliğinin arka planında, onu bize gösteren, onu bütün hayatının gayesi, ışığı halinde bize sunan ve bizi sevk eden, peşinden götüren, ordular halinde sevk eden Hocamın o büyük kültürüydü. Bizim ihmal ettiğimiz ve bu vakte kadar da konuşmadığımız Hocanın kültürel zemini, kültürel bakış açısı ve kültür dili, yeni kelimeyle yetkinliği, o kemale ermiş o mükemmeliyete ermiş kültür taraflarıyla da pek çok bakımdan incelenmesi, tezler yapılması, biyografiler yazılması;  ilim hayatımız için, fikir hayatımız için, irfan hayatımız için fevkalade mühimdir.” sözleri ve devamında söylediği çok kıymetli değerlendirmelerle Turan Yazgan Hocamızı daha bir derinden tanımamızı sağladı.

Yağmur Tunalı’nın konuşmasından sonra sunucumuz Dr. Nermin Gültek, ödül aldıkları fotoğrafları yansısı eşliğinde daha önceki yıllarda “Türk Dünyası Turan Yazgan Ödülü” alan Kırım Türklerinin Varlık ve Özgürlük Mücadelesinin Efsane Yolbaşçısı MUSTAFA CEMİL KIRIMOĞLU(2013), Turan Kurultaylarının Mimarı, Macar Turan Vakfı Başkanı ANDRAS BİRO(2014), Kazak Türklerinin Büyük, Şair, Yazar ve Devlet Adamı OLCAS SÜLEYMAN(2015), Gagauz Yeri Kurucu Başkanı STEFAN TOPAL(2016), Irak Türkmen Cephesi Başkanı ERŞAT SALİHİ (2017) ve Doğu Türkistan Türklerinin İnsan Hakları Savunucusu PROF. DR. İLHAM TOHTİ (2018)’yi bir kere daha hatırlatıp bu yılki ödülün Vakfımız Yönetim Kurulu kararıyla Türk Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Nevzat Atlığ’a layık görüldüğünü açıkladı. Açıklamanın ardından Nevzat Atlığ Hocamızı öz olarak tanıtan bir barkovizyon gösterimi gerçekleştirildi.

Barkovizyonun ardında sahneye arz edilen Devlet sanatçısı Prof. Dr. Nevzat Atlığ’a TÜRK DÜNYASI TURAN YAZGAN ÖDÜLÜ, Ödül BERATI ve TÜRKLÜĞÜN SEMBOLÜ BOZKURT heykelini, Vakıf Genel Başkanımız Közhan Yazgan, Turan Hocamızın eşi Gülen Yazgan ile İstanbul Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Ak takdim ettiler.

Ödülünü aldıktan sonra kürsüye gelen Nevzat Atlığ Hocamız şu güzel ve çok anlamlı ifadelerde bulundu:

Bugün Turan Yazgan Ödülü”le taltif edilmiş bulunuyorum. Bundan dolayı da, gerçekten ziyadesiyle memnunum. Hele Turan Hoca’nın tavsifiyle ‘Ebedî Kardeşim’den; ben ona hem ebedi hem ezeli kardeşim derdim. O, benim için çok başka bir insandı. Hayatımda gördüğüm Atatürk sevdalıları, Türk milliyetçileri arasında, ondan daha şahsiyetlisi, hemen hemen yok gibiydi. Yıllarca hemhâl olduk. Birbirimize çok yaklaştık. Birbirimizin gerçek dostu olduk. Kaybıyla, kendimi daima yetim ve öksüz hissettim. Ama ne çare, hayat böyle bir şey işte.. Kendisi, Türk milliyetçiliğinin yılmaz bir savaşçısıydı, bir mücahidiydi. Bundan bir gün bir an şaşmadı ve ömrü bu kültürün hizmetiyle geçti. Bana daima konuşmalarımızda Türk dili ve Türk musikisi, Türk kültürünün en önemli iki unsurudur diye devamlı olarak ifade etmek isterdi. Nitekim, ben de bundan bir bakıma istifade ederek Devlet Korosu’nu kurduktan sonra, Türkiye’de o güne kadar Yüce Devletimin yapması lazım geldiği, ama maalesef yapamadığı musikimizde bazı şeyleri başarmaya Turan Hoca vasıtasıyla sahip olabildim. Burada salonda, zannediyorum, çok müzisyen var, müzikle uğraşanlar var. Gençliğimde babam, evde musikiyle meşgul olmasına rağmen, mütemadiyen İstanbul’a geldiğim zaman bile nota sıkıntısı çektim, 39-40’lı senelere varıncaya kadar. Doğru dürüst nota yoktu. Klasik Türk Musikisiyle ilgili plaklar, Mesut Cemil üstadımızın 930’lu yıllarda yaptığı birkaç plaktan ibaretti ve artık modası geçmiş gramofonlarda kalmıştı. Yani, 930’dan 986 yılına kadar, Klasik Türk Musikimizle ilgili plaklar Türkiye’de mevcut değildi. Bunu yapmak maalesef, devletin görevi iken, Kültür Bakanlığının, buna muvaffak olamadık. Ve bu, Abdulkadur Meragî’den 14 asırdan zamanımıza kadar bir seri hâlinde, Turan Hocayla mümkün olabildi. İstanbul’da koroyu alacak stüdyo yoktu. Arkadaşlarım hatırlarlar, burdan Ankara’ya kadar gidip Ankara Radyosu’nu angaje ederek Turan Hoca, diplomatik ve hükümetle yaptığı bir sürü temastan sonra o stüdyoyu emrimize verebildi. Bunlar son derece zor işlerdi. Ancak Turan Hoca gibi insanlar başarabilirdi. Bizle beraber, kaç gün Ankara’da kalarak bunları başında yardımcı gibi bulundu. Daha sonra nota yayınları geldi. Doğru dürüst nota bulamıyorduk. Bakın bugün, daha sonra da Turan Hoca’nın kaybından sonra da Bakırköy Konservatuvarı Vakfı bunu üzerine alarak yakın arkadaşlarım Fatih Salgar ve Hikmet Özkahraman olduğu hâlde -Muhterem Hocam sana hitap ediyorum – 5. Cilde ulaştık. Bunlar musikide o tarihlerde atılmamış adımlardı. Bunlar hep Turan Hoca vasıtasıyla oldu. Demek istediğim; Turan Hoca Türk kültürünün her sahasında ortaya çıkan önemli bir şahsiyetti. Bir gönül insanıydı. Ne mübarek adamdı. Ne has insandı. Ne büyük karakterdi. Ne büyük seciyeydi. Yağmur Tunalı kardeşim çok güzel şeyler konuştu, barkovizyonda da çok güzel şeyler işittik. Zaten Turan Hoca’nın kim olduğunu, ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Benim sözlerime esasen lüzum da yok. Ancak büyük tarihçi ve müzikolog olan yakın arkadaşı olan Yılmaz Öztuna Turan Hoca için şu sözlerle hitap etmiştir gıyabında; “Nevzat’çığım, Yılmaz Öztuna gibi şahsiyetler, belki her milletin tarihinde bulunabilir, ama böyle insanlar, üç beş asırda ancak bir gelirler…” sizleri bütün saygılarımla selamlıyorum efendim.”

Program, Nevzat Atlığ Hocamızın talebesi olan Türk musikisinin büyük sanatçısı Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Musikisi Korosu ses sanatçılarından ve günümüz Klasik Türk Musikisi icracılarının en önde gelen isimlerinden Münip Utandı’nın; Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Musikisi Korosu ve Kültür Bakanlığı Tarihî Türk Müziği Topluluğu’nun saz sanatçıları, Aziz Şükrü Özoğuz (keman), Osman Nuri Özpeker (ud), Özata Ayan (tanbur), Serap Çağlayan (kanun), Yasemin Şehnaz Ayan (kemençe), Volkan Erten (viyolonsel) eşliğinde verdiği muhteşem Klasik Türk Musikisi konseriyle taçlandı.

Etiket:

Kategori: Genel, Prof. Dr. Turan Yazgan

Comments are closed.