Öğretmenin Toplumun Aydınlatılmasında Liderliği ve Önemi

24 Kasım 2019

Turan kültür Merkezi Süleymaniye Kürsümüzde 23 Kasım 2019 Cumartesi günü Türk Milli Eğitiminin önde gelen değerli isimlerinden Ömer Balıbey, “ÖğretmeninToplumun Aydınlatılmasında Liderliği ve Önemi” başlıklı bir konferans verdi.

 Ömer Balıbey, çok sayıda mili eğitim yöneticisi-öğretmen ve nitelikli katılımla “24 Kasım Öğretmenler Günü” bağlamında gerçekleştirdiğimiz konferansının girişinde, Atatürk’ün başöğretmenliği ile Turan Yazgan’ın Türk Dünyası’nın birliği dirliği konusundaki yüksek öğretmenliği ve fedakâr çalışmalarına vurgu yaparak, öğretmenin toplumların yönlendirilmesindeki önemine dikkat çekti. Bu bağlamda öğretmenliğin her şeyden önce sevgi ve özveri mesleği olduğunu, bunun en güzel örneklerini Atatürk dönemi Türkiye’sinde gördüğümüzü söyledi. Atatürk’ün öğretmenin maddi ve manevi olarak toplumda örnek olması için, aylığını, milletvekili aylığından az olmamak kaydıyla düzenlettiğini, o dönem öğretmeninin, tepeden tırnağa çağdaşlığın bütün biçim, bilgi ve toplumsal donanımıyla yurdun her köşesindeki okullara gönderildiğini belirten Balıbey, öğretmenlerin de kendisine sağlanan bu imkânı ölesiye, bitesiye bir özveriyle, çocuklara gençlere ve halkımıza ulaştırdığını söyledi. Balıbey, o günden bu güne bu donanımda birçok aşınmalar olsa da, öğretmenliğin sırrına ermiş yüzbinlerce öğretmenin hâlâ aynı sevda ve özveriyle görev başında olduklarının; milli eğitim müdürlüklerinden, Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürülüğüne kadar görev yaptığı yıllarda canlı tanığı olduğunu ifade etti.

Balıbey, konferansına öğretmenliğin, Sümer Türkleri, Eski Mısır, Eski Yunan, Çin, Müslümanlığın aydınlık çağında Araplar gibi dünyada ve Türk milletindeki tarihini ana çizgileriyle özetleyerek devam etti. Bu manada, öğretmenlik mesleğini eğitimbilim çerçevesinden çıkarıp liderlik ve aydınlatma çerçevesinde düşünmemiz gerektiğini belirten Balıbey, o halde Konfiçyus, Aristo, Hz. Muhammed, Uluğ Bey, İbni Sina, Farabi, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Karaca Oğlan, Aşık Mahsuni, Mehmet Akif, Nihal Atsız… Bilge Kağan, Alparslan, Fatin ve Atatürk gibi nicelerinin de yüksek düzeyde öğretmenler olduğunu söyledi.

Eğitim ve öğretmenliğin günümüzdeki durumuyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Balıbey, şunları söyledi: Öğretmenlik bir nitelik olgusudur. Öğretmen eğitimin temel verisidir. Öğretmen, öğrenci, okul, veli, ama bu işin başında öğretmen vardır. Nitelikli öğretmen, nitelikli öğrenci demektir. Bunun gerekli altyapısı sağlanmadığı takdirde çağdaş nitelikte öğrenci yetiştirilemez. Bu husus değişik şekillerde ölçümlenir.  PISA araştırmalarında çok geriyiz, nedeni, Temel Matematik, temel Türkçe ve Fen Bilimlerinde geriyiz. PISA’da altı basamak vardır. Biz, 560 bin öğrenciyle bu araştırmaya katılıyoruz, ancak ikinci basamağa çıkıyoruz. Ancak yüz öğrenciden bir tanesi altıncı basamağa gelebiliyor. Dünyada 62. Sıradayız. Bunu kamuoyuna açıklamakta zorlanıyoruz. Neden böyle oluyor? Çünkü temel becerileri veremiyoruz, bu iyi yetişmiş sınıf öğretmeniyle olur. Bu bağlamdaki görevi ve donanımı sağlayan öğretmen okullarını, yüksek öğretmen okullarını kapatmışız, yerine koyduğumuz kurumlar da, formasyon konusunda daha önceki aşamada oluşması gereken yeterli eğitim ve donanımı sağlayamayınca, sonuç bu şekilde ortaya çıkıyor.

Öğretmenliğin, özel bir eğitim ve biçimlendirmeyle olmasının dünyadaki geçmişine de değinen Balıbey, ilkçağlardan başlayarak, orta ve yakın çağlarda okul, mektep ve medreselerde, ustalık çıraklık ilişkisiyle öğretmen yetiştirilmesini bir kenara bırakırsak, asıl değişik dallarda ve özel bir eğimle öğretmen yetiştirmeyi son dört yüzyılla sınırlayacağımızı, Avrupa’da değişik örneklerle ortaya çıkan bu yapılanmanın 19. Yüzyılın ortalarında Osmanlı Türkiyesinde oluştuğunu, Darülmualliminlerle başlayan bu sürecin, Köy Enstitüleri, Öğretmen Kulları, Eğitim Enstitüleri ve Egitim Fakülteleriyle bu günlere kadar geldiğini söyledi.

Eğitimin köklü ve sağlam adımlarla ilerleyen bir süreç olduğunu belirten Balıbey, Türkiye’de eğitim sistemimizde son onlu yıllarda uzmanı olmayanlarca, bilinçsizce, sık sık yapılan ve öğretmen, öğrenci ve veliyi ters düz eden değişikliklerin, eğitimimiz açısından olumsuz sonuçlar ortaya koyduğunu, yani sistemin, dünyadaki birçok yüksek eğitimcinin söylediği gibi, ne kadar çok değişirse o kadar bozulduğunu söyledi. Aynı hususun okullarımızın türü ve yapılandırılmasında da görüldüğünün altın çizen Balıbey, son yıllardaki okul yapılandırmalarını, kendisinin de anlamakta zorlandığını ifade etti.

Bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırmanın, ancak eğitim, okul ve öğretmenlik sistemimizi, yeniden politikadan uzak usta ellere teslim edip yapılandırmakla mümkün olabileceğini belirten Balıbey, Nurettin Topçu’nun öğretmen tanımıyla sözlerini bitirdi:

Her şeyden evvel muallim, hayatımıza sahip olmamızdan ziyade, sanatkârıdır. Kullanıcısı değil yapıcısıdır. Seyircisi değil aktörüdür; hazırlar sunar. Muallimlik sevgi işidir; ruh işidir, ruh sevgisidir.  Muallim, hepimizin her an muhtaç olduğu bir doktordur. İman ve anlayışla bizi tedavi eder.

Etiket:

Kategori: Genel, Süleymaniye Kürsümüz

Comments are closed.