SONSUZLUĞA YÜRÜYÜŞÜNÜN 9. YILINDA TURAN YAZGAN HOCAMIZI ANDIK
Çin Virüsü Salgını sebebiyle uzun süredir ara vermek zorunda kaldığımız Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü faaliyetlerimizin 2021-2022 döneminin açılışını, İ.Ü. Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı ortaklığıyla 13 Kasım 2021 Cumartesi günü 14.00’te, İ.Ü. Prof. Dr. Fuat Sezgin Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz, Prof. Dr. İlyas Topsakal, Prof. Dr. Kutluk Kağan Sümer, Dr. Öğr. Üyesi Muhsin Kadıoğlu ve Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Akış’ın konuşmacı oldukları “Sonsuzluğa Yürüyüşünün 9. Yıldönümünde Prof. Dr. Turan Yazgan” başlıklı konferansımızla yaptık.
Salgına rağmen büyük ilgiyle izlenen konferansın açılış konuşmasını, konuk olarak katılan Irak Türkmen Cephesi başkanlarından Irak Parlamentosu Kerkük Milletvekili Erşad Salihi yaptı. Salihi, Türk milletinin karşı karşıya kaldığı olumsuz dönemlerde ortaya çıkan yol göstericilerin önemine dikkat çekerek son yüzyılın içinde Türk Dünyası’nın Türk varlığının devam etmesi için Türk topluluklarını dünyaya tanıtan büyük insan Turan Yazgan’ın da bunlardan biri olduğunu belirtti. Son iki gün içinde bağımsız Türk devletlerinin bir araya gelmesiyle gerçekleşen Türk Devletleri Teşkilatı’nın temellerinde Turan Yazgan felsefesi ve icraatlarının büyük payı olduğunu dile getiren Salihi, Irak ve Suriye Türklerinin de Turan Yazgan’ın ülküsü doğrultusunda projeler ve hedefler ortaya koyarak Türk Dünyası’nın “dilde, fikirde, işte birliğine” katkı sağlama yolunda kararlılıkla yürüdüklerini söyledi.
Turan Yazgan’ı tanıtan kısa belgesel gösteriminden sonra konferans oturumu başladı. Oturumda ilk konuşmacısı İ.Ü. Rektör Yardımcı Prof. Dr. İlyas Topsakal, yıllarca Turan Hoca’nın yanında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın merkezinde ve Türk ülkelerinde açtığı kurumlarda çalışmanın kazandırdığı tecrübe ve birikimin ışığında yaptığı konuşmasında Turan Yazgan’ın ortaya koyduğu düşünceleriyle, Türk ülkelerinde gerçekleştirdikleri ve yetiştirdiği yüzlerce bilim insanı ve eğittiği on binlerce öğrenciyle artık kuşaklar boyunca Türklüğün geleceğine yön vermeye devam edeceğini belirterek onun şu yönlerine dikkat çekti:
- Turan Hoca, Türk Dünyası’nın birliği yolunda olmazsa olmaz şartın alfabe birliği olmasını her türlü oturumlarda, yazdığı makalelerde dile getirmiş, bu sağlanmadan asla Türklerin bir araya gelemeyeceğini savunmuş; buna karşı hareket eden kişi ve kurumları hedefine almış, onlarla imkânı dahilindeki her vasıtayla mücadele etmiştir.
- Turan Hoca, her zaman Türk coğrafyasında çok zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarının olduğunu belirtmiş ve bu kaynakların öncelikle Türklerin kendisi tarafından kullanılması gerektiğini, kalanının da dünya piyasasında, eşit pazar şartlarında değerlendirilmesi gerektiğini ilgililerin dikkatine sunmuş ve bu konudaki bilinci canlı tutmak için son derece gayret göstermiştir.
- Turan Hoca, sık sık çok zeki olan ve bu bağlamda tarihi boyunca çok zeki insanlar yetiştiren Türk milletinin kurumsallaşma sıkıntısına vurgu yapmış, bunun için Türk Dünyası’nın gittiği her köşesinde kurumsallaşmaya önem verip açtığı lise, bölüm, fakülte ve merkezlerle bunu gücünün yettiğince gerçekleştirmiştir.
- Turan Yazgan, uzak görüşlü Türk lideri Atatürk’ün Türk Dünyası’nın bugünüyle ilgili öngörüleri ve direktiflerini çok iyi anlamış ve bu buyruğu yerine getirmek için Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nı kurup Sovyetlerin çöküşü sonrası Türk Dünyasına ulaşmanın ve onlarla birlik sağlamanın öncülüğünü yapmıştır.
- Turan Hoca, Sovyetler sonrası Türk insanının ihtiyaçlarını çok iyi görmüş, onlara Türk dili, Genel Türk Tarihi ve Türk Maturidî anlayışına dayalı din eğitimi ve uluslararası piyasaya uyum sağlamaları için iktisat-işletme eğitimi götürmüştür…
Topsakal, Turan Yazgan Hoca’nın Türk milletine hizmetlerinin hiçbir zaman unutulmayacağını belirterek, kendisi gibi Turan Hocanın yanında yetişenlere, Türk milletinin varlığı yolunda her türlü bilgi, uyarı ve yönlendirmeyi ilgililere ulaştırmak yolunda büyük görevler ve sorumluluklar düştüğünü; bunu yaptıklarını ve yapmaya da devam edeceklerini vurgulayarak sözlerini bitirdi.
TURAN HOCANIN BAŞLATTIĞI AYDINLANMA DEVAM EDİYOR
İkinci konuşmacımız Prof. Dr. Kutluk Kağan Sümer; ailesinin yakınlığı aracılığıyla çocukluk yıllarından başlayıp Turan Hoca’nın 70’li yılların Türklük davası yolcularını bir araya getirip Türklük çalışmaları yaptığı KUTYAY ve onun Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’na dönüşmesinden sonraki yıllarda yan yana, iç içe olduğu Turan Hoca ve çevresiyle ruhunun, bilincinin kodlanıp yapılandığının, bu bağlamda kendisinin tam anlamıyla bir Turan Yazgan öğrencisi olduğunun altını çizerek sözlerine başladı.
Turan Hoca’nın Türk dünyası Araştırmaları Vakfı’yla tutuşturduğu aydınlık ışığın etrafına topladığı Türk Dünyası’nın birbirinden değerli ilim, kültür, sanat, devlet adamlarıyla gücüne güç katarak bu gücü sistemleştirip Sovyetlerin dağılmasına hazırlanıp Sovyetler dağılmadan Türk ülkelerine ulaşıp orada daha önceden birçoğundan haberdar oldukları Türk Birliği yolundaki öncülerle ilk ilişkileri başlattığını belirten Sümer, bu kaynağı çok güçlü olan ışığın dalga dalga Türk Dünyası’nın her köşesine ulaştığını, hiçbir zaman da sönmediğini söyledi.
Doğu Sibirya’dan kalkıp perişan bir şekilde Vakfa gelen bir gencin Turan Hoca’yla görüşmesine tanık olduğunu belirten Sümer, her vesileyle bir proje üreten Turan Hocanın kendisine Türk Dünyası Gençler Birliği’ni kurma görevi verdiğini; bunun Hocanın yol göstericiliği ve destekleriyle nasıl gerçekleşip geliştiğini ilginç örneklerle özetleyip bu kuruluşun önemi ve Türk birliğine hizmetleri üzerinde durdu.
Turan Hoca’nın teknolojik gelişmeleri son derece yakından takip ettiğini belirten Sümer, kendisinin de içinde bulunduğu bir ekip marifetiyle tedarik ve kurgulanan bir donanımla Türk Dünyası’nda açtığı kurumlara eğitim teknolojileri ulaştırma ve ileri teknolojiyle ekonomik iletişim sağlamada da öncülük ettiğini söyledi.
“ZİYALILARI AHMAK OLAN BİR MİLLET, ESİR OLMAYA MAHKUMDUR”
Üçüncü konuşmacımız Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Akış; Süleymaniye Kürsüsü’nde Turan Hoca’yı anlatmanın kendileri için bir onur vesilesi olduğunu belirtip Hocamızı, her yıl olan biraz dar kapsamlı toplantılardan çıkarıp en azından beş yılda bir düzenlenecek “Turan Yazgan Bilgi Şölenleri”nde gündeme almanın çok daha iyi olacağını, özellikle TDAV Başkanı Közhan Yazgan ve Hoca’nın da 41 yıl göre yaptığı İstanbul Üniversitesi’nin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlyas Topsakal’ın dikkatlerine sunarak sözlerine başladı.
Turan Yazgan Hoca’nın çok zeki bir insan olduğunu, bu zekasını devamlı olarak Türk Dünyası’nın birliği yolunda harcadığını ve geçleri bu zekasıyla etkileyip yönlendirdiğini belirten Akış, son derece demokrat olan Yazgan Hocanın genç yaşlı demeden çevresindekilerin görüşlerini ve düşüncelerini alarak danışarak karar verdiğini, diğer taraftan Atatürk’ün, bugün gerekliliği çok daha iyi anlaşılan Laiklik ilkesine kendinde ve çevresinde çok önemsediğini, Atatatürk ve Gaspıralı’nın yolundan yürüyen Turan Hoca’nın sadece fikir üretmekle kalmayıp bunu projelendirip uyguladığını söyledi.
Normal hayatında çok alçakgönüllü ve hoşgörülü olan Turan Hoca’nın, Türklük konularında asla böyle olmadığını belirten Akış, bağımsızlıklarının ikinci gününde konuğu olan Azerbaycanlı bir şairle “alfabe birliği” meselesini danışıp tartıştıklarına tanık olduğunu belirterek, 1. Türkoloji Kongresi’nden kaynaklanan Türk-Latin Alfabesinin esas olması gerektiği hususundaki fikrine bütün açıklamalarına rağmen, bir türlü akılcı bir yaklaşımda bulunmayan konuğuna kükremiş bir şekilde; “Ziyalıları ahmak olan bir millet esir olmaya mahkumdur!”sözünü haykırdığını söyledi.
Turan Hoca’nın vakıfçılık ve yetiştiricilik gibi özelliklerine de örneklerle değinen Akış, sadece kendisi ve burada bulunan arkadaşlarını değil, Gogol’un “Palto” hikayesindeki gibi, daha yüzlerce kişinin Hoca’nın Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’ndan çıktıklarını belirterek, Turan Hoca’nın açtığı yolda devam edeceklerinin altın çizdi.
Akış, “dil birliği”ne balta vuran girişimlere de dikkat çekerek, Turan Hocamızın yöntemi yerine “Türk Okulları” adıyla gidilip İngilizce, Rusça eğitim yapılmasaydı, bugün Türk Dünyası’nda büyük ölçüde dil birliği sağlanmış olurdu, dedi.
TÜRKÇÜLÜK AKILCI OLMALIDIR
Dördüncü konuşmacımız, aslında Turan Yazgan Okulu’ndan yetişmiş diğer konuşmacıların ağabeyi ve bir yerde oturum başkanlığı görevini de layıkıyla yürüten Dr. Öğr. Üyesi Muhsin Kadıoğlu; kendisini Türkçülüğün genç düşünürlerinden biri olarak niteleyen Turan Hocamızın öngörüsüne uygun olarak, her şeyde gelişmeye açık olmanın doğası gereği, “Dilde, fikirde, işte, birlik” ilkesinin bugün artık, hayati önem arz eden “alfabede birlik” ve “duyguda birlik” ilkeleriyle zenginleştirilmesi önerisini tekrarlayıp bu düşüncesini örneklerle açıklayarak sözlerine başladı.
Kendisinin bir Türk, bir Türkçü bir Atatürkçü olduğunu vurgulayan Kadıoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan Türktür.” anlayışının dayanaksız bir görüş olduğunu örnekleriyle savunarak, bizim Turan Hocamızdan aldığımız Türklük eğitiminin ışığında “Türklük” ve “Türkçülük” kavramını yerine ve rayına oturtmamız gerekir dedi.
Türkçülüğü ırkçılık olarak sunmaya çalışan çevrelerin varlığına dikkat çeken Kadıoğlu, bizim Türkçülüğümüzün ırkçılıkla asla ve kata bir şekilde alakası olmadığını, bu hususu Turan Yazgan Hocayla da konuştuğunu ve onun da aynen böyle düşündüğünü söyledi. Kadıoğlu, Türkçülüğün duygusal-hayalci değil akılcı, somut olması gerektiğini de belirterek artık altmışlı yılların çok geride kaldığını söyledi.
Türkçülüğün bir süreç olduğunu söyleyen Kadıoğlu, her Türkçü kişi ve aşamanın bir öncesi ve sonrası olduğunu, bu sebeple bazı ilke ve esasların kutsal kabul edilip önünün kapanmamasını, yeni gelişmeler ve ihtiyaçlar doğrultusunda “yeni ilkeler” ortaya konabileceğini belirtti. Örneğin “Neden bir ‘İnternette Türkçülük’ olmasın?” diyen Kadıoğlu, bu bağlamda Turan Hocamızın Türkçülüğünün de günün şartlarına göre akılcı, ilerleme ve gelişmeye açık bir Türkçülük olduğunu vurguladı.
Turan Hocanın yardımseverliğini ve liyakatli insanların önünü açmasını da bir anısı üzerinden anlatıp değerlendiren Kadıoğlu, “Ben Turan Hocamdan çok şey öğrendim, onun Türklüğe, Türk Dünyası’na bağlığı karşısında her zaman heyecan duydum, sizlerin de Turan Yazgan Hocama çok büyük değer verdiğinizi biliyorum, son olarak sizden bir istirhamım; Hocamızı bir fatiha ile analım.” diyerek konuşmasını tamamladı.
Kategori: Duyurular, Genel, Prof. Dr. Turan Yazgan