Musul Meselemiz – Türkmenler

23 Ekim 2016

Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü 2016-2017 dönemi faaliyetlerimize; 22 Ekim 2016 Cumartesi günü 14.00’te, Dr. Nefi Demirci, Dr. Cüneyt Mengü ve Savaş Avcı’nın konuşmacı oldukları “Musul Meselemiz – Türkmenler” başlıklı konferansımızla devam ettik.

Konferansımızın başında TDAV Gençlik Kolları Başkanlığı görevini devralan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Genel Türk Tarihi Y. L. öğrencisi Ali Onur Kara söz alarak Türk Dünyası’yla ilgili hedefleri ve programları konusunda dinleyicilerimize bilgi verip desteklerini istedi.

Konferansımız, oturumu da yöneten Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Onursal Başkanı ve ömrünü Irak Türklerinin özgürlüğü yoluna vakfetmiş Dr. Nefi Demirci’nin konuşmasıyla başladı. Nefi Demirci öncelikle son bir-iki günde IŞİD tarafından Kerkük’teki Türkmenlerin evlerine yapılan saldırılar konusundaki ciddî endişelerini ve derin üzüntülerini dile getirerek; bu saldırıların ne Kürtlere ne de Araplara yapılmayıp sadece Türkmenlere yapılmasının çok manidar olduğunu söyledi. Demirci, son yıllarda Irak’ta, Suriye’de gelişen olayların Türkiye’nin var olma olgusuyla çok yakın bağlantılı olduğunu ve doğrudan Türk varlığını hedef aldığını belirterek, Musul’un da bu büyük oyundan ayrı değerlendirilemeyeceğini söyledi.

Nefi Demirci, sözlerinin devamında Osmanlı Türkiyesi’nin Musul Vilayeti’nin, Batı Emperyalizminin, İngilizlerin baş aktörlüğünde 1914’lerde başlattığı ve Mondros Mütarekesi, Lozan Antlaşması ve Haliç Konferansı, Nasturî İsyanı ve 1926’da yapılan “Sınır ve Güvenlik Antlaşması” gibi süreçlerden geçirerek zamana yaydığı ve bugün yeniden hortlattığı ihtilaflı durumunu özetledi.

Demirci, Yüce Atatürk’ün o zaman Türkiye’nin ekonomik ve askerî gücü olmaması sebebiyle, Batı Trakya, Adalar ve Musul üzerindeki alamadığı, ama hiçbir zaman da vazgeçmediği, “ömrüm vefa ederse mutlaka alacağım” dediği haklarını, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin savunmasının uluslararası antlaşmalarımızla asla çelişmediğini belirterek; bu sebeple bugün müdâhil olduğumuz Fırat Kalkanı Operasyonu ve Musul Harekatı’nın, akılcı olmak ve haklarımızdan vazgeçmemek kaydıyla Türk milletinin faydasına kararlar olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini söyledi.

Demirci, sözlerinin sonunda bugünkü IŞİD, PKK-PYD ve benzeri yapılanmalarının ABD’nin 100 yıldır gerçekleştirmeye çalıştığı kukla devlet Büyük Kürdistan’ı oluşturmaya yönelik teşekküller olduğunu ve bunların attığı her adımın bu projenin bir parçası olduğunun bilinmesi gerektiğinin altını çizdi.

İkinci konuşmacımız, Türkmeneli Stratejik Araştırmaları Merkezi Başkanı akademisyen, gazeteci yazar Dr. Cüneyt Mengü; Musul Meselesini daha çok bugünkü siyasi konumuna ışık tutacak şekilde ele aldı. Cüneyt Mengü, Musul Meselesi’nin1991’den sonraki sürecindeki yanlışın, Türkiye’nin de desteklediği 36. Paralelin kuzeyinde Güvenli Bölge oluşturulması sırasında bilinçli yapıldığını, Musul’un –kendilerinin dâhil edilmesini istediği Kerkük’ün de- paralelin kuzeyinde olmasına rağmen, Güvenli Bölgenin dışında; Süleymaniye’nin paralelin güneyinde olmasına rağmen içinde tutulduğunu, çünkü Musul ve Kerkük’teki 700 bin Türkmen’in, Güvenli Bölge aldatmacasıyla başlatılan Kürt Bölgesi/Devletinin bugünkü hale gelmesine asla izin vermeyeceğinin bilindiğini söyledi.

Mengü, 10 Haziran 2014’te gerçekleşen Musul’un IŞİD tarafından işgalinin, Irak siyasi tarihinde bir “kara leke” olduğunu belirterek, IŞiD’in projesi tahlil edildiğinde arkasında küresel güçlerin istihbarat örgütlerin olmasının, destekleyen devletler sıralamasında 7. Sırada gösterilmesine rağmen, Türkiye’nin pek bir rolünün olmadığının ortaya koyduğu gerçeğin, oynanan oyunun kurucuları ve hedefleri konusunda yeterli bir kanaat oluşturduğunu ifade etti.

Bugün sıcak gelişmelerle devam eden ve bir yıldır hazırlanan Musul’u IŞİD’den Kurtarma Planında Türkiye’nin sürekli dışlanmaya çalışılmasının, demografik yapının kimlerin ve hangi projelerin lehine işletildiğini açıkça gösterdiğini belirten Mengü, İngilizlerden Amerikalılara miras bırakılan ve bölge devletlerine de enjekte edilen Türkiye’nin Lozan’dan kaynaklanan haklarını kullanarak Musul ve Kerkük’te fiili egemenlik kazanacağı korkusunun, Türkiye’ye karşı gizli açık ortak bir cephe oluşturduğunu söyledi. Mengü, sonuç olarak Türkiye’nin varlığı ve güvenliğini açıkça tehdit eden bütün bu gelişmelerden kaygı duymamasının söz konusu olamayacağını, Musul’da ve Fırat Kalkanı Operasyonu’ndaki tavrı ve uygulamalarının son derece yerinde olduğunu ortaya koyarak konuşmasını tamamladı.

Son konuşmacımız Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı Savaş Avcı, Musul Harekatı’nın başlamasının hemen arkasından Kerkük’e giren IŞİD militanlarının ve kamufle olduğu Kerkük’te ortaya çıkan PKK militanlarının Türkmenlere yönelik başlattığı saldırı ve cinayetlere dikkat çekerek sözlerine başladı. Savaş Avcı maalesef bu gerçeğin dünyanın başta gelen yayın kuruluşları ve Türkiye medyası tarafından görmezden gelindiğini belirterek, bunun Kerkük’ü bilinçli veya gafilane bir şekilde Kürt Bölgesi haritası içinde gösteren zihniyet ve odakların eylemlerinin bir parçası olduğunu söyledi.

Avcı, Irak Ordusunun bir kurşun dahi atmadan kendinden kat kat güçsüz olan IŞİD’e Musul’u Peşmerge’ye Kerkük’ü bırakmasının arkasındaki gerçeği görmemenin büyük ahmaklık olacağını belirterek, IŞİD aktörü baskısıyla yurdundan uzaklaştırılan Türkmenlerin yerine durmadan bölge Kürtlerinin yerleştiğini; Musul’dan IŞİD’i Çıkarma Harekatı sonunda da bundan farklı bir olgu yaşanmayacağını söyledi.

Avcı, Bölge Türkmenlerinin arkasını dayayacakları Türkiye’den başka bir ülkenin olmadığını, Türkiye’yi yönetenlerin bu hususu görerek, Türkiye açısından da hayatiyet arz eden tedbirleri çok geç olmadan almaları gerektiğini belirterek ve yangının ortasındaki Türkmenlerin de kendi içlerinde sağlayacakları güçlü bir dayanışma ve büyük bir gayretle alanda ve uluslararası platformlarda haklarını alma mücadelesine devam etmelerinin gereğine vurgu yaparak sözlerini bitirdi.
Konferans, dinleyicilerin konuyla ilgili sorularına verilen cevaplarla sona erdi.

Etiket:

Kategori: Süleymaniye Kürsümüz

Comments are closed.