30. BAĞIMSIZLIK YILINDA KAZAKİSTAN

19 Aralık 2021

Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü faaliyetlerimize, Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü faaliyetlerimize, 18 Aralık 2021 Cumartesi günü 14.00’te, İ.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonunda, Prof. Dr. Abdulvahap Kara’nın verdiği “30. Bağımsızlık Yılında Kazakistan” başlıklı konferansımızla devam ettik. 

Konferansa Abdulvahap Kara hocamızın yanı sıra Kazakistan’ın Otrav bölgesinden gelen, daha önce Türkiye’deki Kazaklarla yaşayış ve gelenekleri ile görüşmeler gerçekleştiren ve bunları Otrav TV’de yayımlayan, şimdi de bu görüşmeleri Kandastar /yani Soydaşlar adıyla kitaplaştıran iki gazeteci Lazzat Alihankızı ile Gulnaz Karimcan da konuşmacı olarak katıldılar. 

Abdulvahap Kara, vakfımızın kurucusu Turan Yazgan hocamızı rahmetle anıp kendisini tarihçi olarak yetiştiren üstad hocası Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu’na şükranlarını ifade ettikten sonra konuşmasını beş başlık altında sürdüreceğini belirterek sözlerine başladı. 

Kazakistan’ın bağımsızlık günü niçin önemli?

Kazakistan için bağımsızlığın son derece önemli olduğunu,  bağımsızlık olmayınca dil, din, kültür, tarihin olamayacağını, bunun  en açık kanıtının Sovyetler birliği dönemi olduğunu belirten Kara, bu dönemde Kazak dilinin önemsizleştirilerek ikinci plana itildiğini, dinin yasaklanıp camilerin ahıra çevrildiğini, kültür değerlerinni Rus kültürünün etkisiyle yozlaştırıldığını, tarihlerinin yerini Rus tarihine bıraktığını söyledi. Kara, bağımsızlıktan bu yana geçen otuz yılda Kazakların hızlı bir şekilde Kazak diline yöneldiğini ve dillerinin eğitim ve resmi alanlarda ön plana çıktığını, art arda açılan camilerle halkın artık inançların rahat bir şekilde yaşamasının önünün açıldığını ve Kazakistan’da maneviyatın güçlendiğini, millî kültürün kişisel ve toplumsal alanlarda rahat bir şekilde yaşanmasının yaygınlaştığını ve somut eserlere yansıdığını, Kazak tarihinin ön plana çıkarılarak, bu yöndeki ilmi çalışma ve araştırmaların son derece arttığını ifade ederek, bağımsızlığın millî kimlik oluşumu ve devamında ne kadar önemli olduğunun altını çizdi.

Bu bağımsızlık 1991 yılında nasıl gerçekleşti?

Birçok çevrelerin Kazakların bağımsızlık için mücadele vermedikleri, bu bağımsızlığın onlara bir ikram şeklinde sunulduğu şeklindeki iddialarının çak yersiz ve dayanaksız olduğunu belirten Abdulvahap Kara, Kazakların bağımsızlık mücadelesinin 150 yıllık bir geçmişi olduğunu söyledi. 1840’lar’da Kenesarı Han’la başlayan bu mücadele 1917’lerden sonra Alihan Bökeyhan, Ahmet Baytursın, Mirjakıp Davlat, Mustafa Çokay gibi Kazak aydın önderlerinin ALAŞ Hareketiyle devam etmiş, bu destansı mücadele başarılı olamasa, önderleri 37’lerde Stalin tarafından öldürülse de, Kazakların içinde bu bağımsızlık cevheri saklı kalmış, nihayet Jeltoksan (Aralık)1986’da Kazak gençlerinin Sovyet yönetimine isyanıyla ortaya çıkmış, ağır paha ödense de bağımsızlığın yolunu açmıştır dedi.

Kazakistan’ın bağımsızlığı birkaç yıl sürmez iddialarının cevabı

90’lı yıllarda Almanya’da Azattık Radyosu’nda gazeteci olarak çalıştığını ve bu vesileyle ABD ve diğer Batı medyasını takip ettiğini ve  buralarda yayımlanan birçok stratejik makaleleri ve diğer beyanatları değerlendirdiğini belirten Kara, bunların birçoğunda Kazakistan’ın bu bağımsızlığının çok uzun sürmeyeceğini, çünkü kendi ülkelerinde azınlık olan Kazakların ülke dinamikleri açısından bunu sürdürmelerini olanaksız olduğunu iddia ediyorlardı. Kara, bu iddiaları ileri sürenler Nazarbayev gibi akılcı, bilge bir lideri hesaba katmamışlardı, Nazarbayev uyguladığı ılımlı politikalarla halklarını barışık bir sürece soktu, doğal oluşumlarla ülkeyi terkeden Ruslar, Almanlar ve arkasından dünya Kazaklarından yurda dönüşlerle artık Kazakistan’ın bugün 19 milyonu geçmiş nüfusunun yüzde yetmişini Kazaklar oluşturmakta ve diğer halklarla güçlü bir barış içinde tüm dünyaya karşı sağlam bir birliktelik içinde dimdik ayakta durmaktadırlar dedi.

Kazakistan 30 yılda neleri başardı

Abdulvahap Kara, Kazakistan’ın Dünya Kazakları Kurultayını Toplamak, dünyada saygı gören kendi para birimi Tenge’yi tedavüle sokmak, Birleşmiş Milletlere üye olmak ve 200’den fazla dünya devletiyle diplomatik ilişki oluşturmak, AGİT dönem başkanlığı yapmak, Expo 2017’yi gerçekleştirmek, 2023’te yürürlüğe giricek olan Latin alfabesine geçiş sürecin başlatmak, Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nin önemli bir ayağını oluşturmak, Nazarbaye’in demokrasinin önünü açmak için kendi sağlığında koltuğunu genç bir lidere bırakarak dünya örnek bir hareket oluşturması gibi birçok alanda başarılara imza attığını ve Nazarbayev’in akılcı politikalarıyla Sovyetlerden sonra enkaz olarak devralınan Kazakistan’ın sosyal ve ekonomik kurumlarını güçlendirerek halkına iyi bir düzeyde refah sağladığını söyledi.

Kazakistan-Türkiye ilişkileri nasıl başladı, nasıl gelişti, bugün ne durumdadır?

Kazakistan’ın 200’den fazla dünya devletiyle ilişkişi olsa da Türkiye ile ilişkilerini çok özel bir yeri olduğunu belirdten Abdulvahap Kara, Türkiye’nin Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke oluşunun önemine vurgu yaparak tanınmanın kritik sürecindeki bu ilk Kazakistan’ın bağımsızlığının mayası olmuştur dedi. Temel ortak değerleri paylaşan bu iki ülke çok sıcak ve somut ilişkiler geliştirdiğine dikkat çeken Kara, karşılıklı ekonomik ve stratejik yatırımlar  ve girişimler iki ülkeyi zor dönemeçlerde rahata çıkarmıştır dedi. Kara, bir taraftan Türkiye’nin Kazakistan’a ekonomik, eğitim ve dünyaya açılmada verdiği destekler bir taraftan Kazakistan’ın Türkiye’yi ticari ve yatırım açısından güvenli bir alan olarak görmesinin somut katkıları iki ülkeyi birbirine kenetlemiştir dedi. Kara,bilge lider Nazarbayev’in Türkiye’nin Suriye meselesi çerçevsinde Rusya’yla Uçak Krizi’ni çözmedeki arabuluculuğu , Türkiye’nin önünü açan Astana Süreci’ni başlatması ve yine Türk Devletleri Teşkilatı’nın oluşmasındaki mimarlığı iki kardeş ülkenin işbirliğinde  öne çıkan büyük somut gelişmelerdir diyerek sözlerini tamamladı.

Konferans sonunda söz alan Kazakistanlı gazeteciler Lazzat Alihankızı ile Gulnaz Karimcan da yaptıkları kısa konuşmalarda, değişik etmenlerle anayurtların terketmek zorunda kalan Kazakların bulundukları ülkelerdeki sosyo-kültürel durumları ve geçim standartlarını inceleyip değerlendirmek üzere başlattıkları projelerini ilk ayağı olan Türkiye Kazaklarıyla ilgili röportaj ve diğer birikimlerden elde ettikleri sonuçlar hususunda düşünce ve görüşlerini dile getirerek bu birikimleriyle oluşturdukları Kandastar adlı kitabın Türkiye’de ilk tanıtımını yaptılar ve akademisyen Prof. Dr. Metin Karaörs ile Türk Dünyası gazetecisi Kemal Sallı‘ya kurdelasını kestirdikleri kitaplarıın dinleyicilerimize hediye ettiler. Gazetecilerimiz ilk baskısı doğal olara Kazak Türkçesi olarak çıkan eserlerinin ilerde Türkiye Türkçesi olarak da yayımlanmasını umdukların belirttiler.

Etiket:

Kategori: Genel, Süleymaniye Kürsümüz

Comments are closed.