Tasavvuf-İslam ve Türk Milleti
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde uzun yıllar din sosyolojisi alanında akademik faaliyet yürütmüş kıymetli hocamız Prof. Dr. Yümni Sezen, 14 Aralık 2019 Cumartesi günü 14.00’te, Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsümüzde, “Tasavvuf-İslam ve Türk Milleti” başlıklı bir konferans verdi.
İslam sosyolojisi ve felsefesi alanında kıymetli araştırmalar yapmış kitaplar yazmış ve yüzlerce makale ve konferansıyla toplumuzu aydınlatmış hocamız Yümni Sezen, konuşmasında “Tasavvuf dinin en isabetli, en geçerli yorumu mudur, yoksa bağımsız bir felsefe midir?” sorularına cevap vermeye çalışacağını belirterek başladı.
Kendisine göre tasavvufun, dinden hareket eden bir felsefe olduğunu söyleyen Yümni Sezen, tasavvufçuların, bazılarının iddia ettiği gibi Allah’ı inkâr etmediklerini, tam tersine bütün söylemlerinin Allah odaklı olduğunu, şirk içinde de olmadıklarını, çünkü Allah’ karartmadıklarını, ama Allah’ta yok olma felsefesinin sarhoşluğunu yaşadıklarını söyledi. Sezen, Tasavvuf, varlık ve insan felsefesi olarak kabul edildiğinde, doğru ve eğri taraflarını ortaya koymanın yadırganmaması gerektiğini; mevzu bahis olan İslam’ın temel öğretisi Kur’an’la bize iletilen Allah’ın buyurduğu ilkeler ve gerçekler açısından bir eleştirmeye tabi tutmanın, yanlış bir tarafının olmadığını belirtti.
Yümni Sezen, konferansının ilerleyen aşamalarında, yazdıklarını dikkatle incelemeye tabi tuttuğu tasavvufun omurgasını oluşturan mutasavvıflardan Beyazıdî Bestami, Muhyiddin ibni Arabî, Abdulkadir Geylanî, İmamı Rabbanî ve Mevlânâ’nın; yan yana değil, iç içe olan Allah-İnsan-Âlem ilişkisi konusundaki görüş, fikir ve inançlarını Panteizm, Vahdet-i Vücut, Vahdet-i Şuhud, Materyalizm gibi ana inanç ve felsefe kavramları süzgecinden geçirerek; ortaya çıkan sonuçların İslam’a uyar veya uymaz taraflarını; bir taraftan adı geçen mutasavvıfların Fütuhat-ı Mekkiye, Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektuplar gibi eserlerinden aldığı örnekler, diğer taraftan da Kur’an- Kerim’den bunlarla ilgili ayetlerle karşılaştırmalı bir şekilde eleştirip, açıkladı. Sezen, bu bağlamda, tasavvufun derin bir hayat neşesi olduğuna inanan ve ona toz kondurmayanlar, yine de şu hususlara dikkat etmelidirler dedi:
- İslam’ın hedefleriyle, akılcığıyla, gerçekçiliğiyle tasavvuf ciddi bir şekilde teste tabi tutulmalıdır.
- İslam yalnızca bir inanç düzeni değildir, bir o kadar bu dünyaya ve üzerinde yaşayanlara çeki düzen vermek isteyen, veren bir dünya nizamıdır; bu dünya bazı sufilerin dediği gibi, pis kötü ve leş değildir, çünkü onu Allah yaratmıştır. Öyle olmasaydı Kur’an’da “Dünyadan da nasibini al.”denmezdi.
- İslam; devlet ve toplum ilişkisine, adalete, toplumsal refahı paylaşmaya, çok önem veriyor, tasavvufa “İslam’ın uygun bir yorumu” derken, bu konular dikkate alınmalıdır, unutulmamalıdır.
- İslam; yanlış anlayanlara veya anlayamayanlara inat, kötü uygulayıcılara inat, kadın hakları başta, toplumsal devrimlerin en üstününü oluşturmuş bir dindir.
- İslam, üstelik bağlamlarından da koparılmış olan, Hint mistisizmi, Budist hiççiliği türünden bir din değildir.
- Felsefeyle İslam’ın daha iyi anlaşılması sağlanabilir, ama İslam bir felsefe değildir.
- Tasavvuf dahil, hiçbir felsefeyle İslam’ı zihnî ve duygusal maceraya çekmemek, ikinci bir din yaratmamak gerekir.
Tasavvufun Türk milletini yüzyıllar boyunca geniş kapsamlı olarak derinden etkilediğini belirten Yümni Sezen; inanç felsefelerinin kaynağında, adı geçen mutasavvıfların felsefesinden beslenmeler olsa da, Hoca Ahmed Yesevi ve onun devamcıları olan Hacı Bektaşı Veli, Sarı Saltık ve benzerlerinde görüldüğü üzere, çizgiyi aşmadıkça Türk’ün hareket kabiliyetini kısıtlamadığını, ona dünyaya adalet ve barış götürmede güç kattığı, çaresiz gönüllere umut aşıladığını söyledi. Sezen, buna karşın dünyayı boş verip tamamen Allah’ta yok olma felsefesiyle içe yönelince, geçmiş yüzyıllardan bugüne, Allah’ın tecellisi gibi görünen belli bir kesimin, büyük kitleleri kendisine tutsak ettiği kitlelerin, dünyada ilahi yasalar gereği olması gereken gelişmelere gözünü kapattığı için, Türk milletini bugünkü keşmekeşe düşürmede rol oynayan ana sebeplerde biri olduğunu düşünmenin yanlış olmayacağını söyledi. Sezen, kaynağından iyi anlaşılmış İslam’ın akılcı ve gerçekçi öğretisiyle çerçevelenmemiş bir tasavvuf anlayışının ve uygulamalarının, gelecekte de Türk milletine katkısının, ayıldığı zaman pişmanlık duyacağı bir sarhoşluktan öteye gidemeyeceğinin altını çizerek sözlerini bitirdi.
Yümni Sezen, konferansının ardından, okuyucularına, Aşk Sarhoşu Dervişlerin Dini Tasavvuf adlı eserini imzaladı.
Kategori: Genel, Süleymaniye Kürsümüz