BİR SEVDADIR ÜLKÜ

20 Nisan 2025

Fotoğraflar: M. Kemal Sallı

Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü 2024-2025 dönemi etkinliklerimize, 19 Nisan 2025 Cumartesi günü 14.00’te, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonunda, oturum başkanlığını Prof. Dr. Kutluk Kağan Sümer’in yaptığı; Em. Tuğg. Ali Aydın, Timsal Karabekir ve Nusret Esi’nin konuşmacı oldukları, Türk tarihinin destansı mücadelesini anlatan, adanmışlık, inanç ve milliyetçilik ruhunun unutulmaz hikâyesi bir belgeselin ele alınıp tanıtıldığı “Bir Sevdadır Ülkü” başlıklı toplantımızla devam ettik.

Program, “Bir Sevdadır Ülkü” belgeselinin tanıtımının yapıldığı kısa fragman gösterimleriyle başladı.

Oturum Başkanı Prof. Dr. Kutluk Kağan Sümer Türklüğün adeta bir Sırat Köprüsü’nden geçtiği 70’li yıllarda Orman Fakültesi’nde ülkücü davanın bayrağını dalgalandıran Prof. Dr. Sabri Sümer ile Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nda özveriyle Türk milliyetçiliği davasını sahiplenen gençlere kol kanat olan okul müdürü Kadriye Sümer’in çocuğu olarak Türk ülküsüne küçük bir asker olarak katıldığını ve o günden bugüne ömrünü Türklük mücadelesi yolunda harcamaya devam ettiğini belirterek sözlerine başladı. Ülkücü mücadelesini önemli aşamalarıyla özetleyen Kutluk Kağan Sümer; “Kendimi bildim bileli ülkücüyüm. Kendimi bildim bileli bu davanın çilekeşiyim ki, bu davaya çile çekeceğimizi, herkes tarafından ötekileştirileceğimizi, fakat bir vatan bir millet davası güttüğümüzü bilerek girdik. Hiçbir rahatsızlığım da yok; çile çekmeye talibim. Yeter ki Türk milleti var olsun, Türk milliyetçileri var olsun. Biz, ahde vefası zayıf bir topluluk olduk maalesef, bizim önümüzde şehitlerimizle, gazilerimizle hayatını bu yolda harcamış, bu yola başını koymuş insanlarımızla beraber var olduğumuz halde ahde vefa göstermekte zayıf kaldık. Mehmet Nusret Esi Ağabey sağ olsun bu belgeseli çekerek çok ciddi bir ahde vefa örneği gösterip bunları bizlere hatırlattı.” sözleriyle yapılan işin önemine dikkat çekti.

İlk konuşmacımız Mehmet Nusret Esi, ilk gençlik yılarında ağabeyi Aydın Esi’nin yanında başladığı ülkücülük mücadelesini ve teşkilatçılığını, yine Alparslan Türkeş’in yanı başında mücadele yürüten ve büyük acılar, mahrumiyetler yaşayan ağabeyi Aydın Esi eksenli olarak özetledi. Nusret Esi, ağabeyi tarafından yazılan kendisinden yayınlanması istenen “Bir Sevdadır Ülkü” kitabının, kitap olarak değil de  belgesel bir film olarak yayınlanması kararı ve bunun gerçekleştirilmesi hususunda bizleri aydınlattıktan sonra, 3 Mayıs 2025’te https://youtu.be/yQT0lCRaFbU Youtube kanalından yayınlanmaya başlanacak bu kıymetli çalışmaya, kanala ücretsiz abone olunarak izlenerek ve izlettirilerek sahip çıkılmasının Türk milliyetçiliği açısından önemine vurgu yaptı.

Milli Mücadele kahramanlarından Kazım Karabekir Paşamızın kızı Timsal Karabekir Hanımefendi Türklük yolunda yapılan özverili mücadeleyi Mustafa Kemal Paşa ve Kazım Karabekir Paşa’nın timsalleşmiş kişilikleri eylemleri üzerinden belleğimize bir kere daha kazıdı. Timsal Karabekir, Birinci Cihan Savaşı, Çanakkale Savaşı, Mondros Mütarekesi süreci ve Milli Mücadele için Anadolu’ya geçiş sürecinde bu muhteşem şahsiyetlerin yüksek iradeleriyle yürüdükleri kutlu yolda aldıkları hayati kararların ve cesaretli, feragatli mücadelelerinin Türk milletini onursuz bir şekilde yok oluştan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak onurlu bir geleceğe yönlendirdiğini gözler önüne serdi. Ele aldığı bu örnek Türklük mücadelesiyle Türk olmanın zorluğuna ve pahasına dikkat çeken Timsal Karabekir’in “Atatürk’ün dediği gibi ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözü çok önemlidir. Çok acı, günümüzde ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyecek insana bile şaşırıyorsunuz, bu adam bunu söyleyebildi diye. Hepsinin söylemesi lazım, diyemeyenin de gıpta ederek ‘keşke Türk olabilseydim’ demesi lazım bu günde” vurgusu çok anlamlı ve önemliydi.

Türklük gurur ve bilincine Toros yörüklerinden olan ailesinin ruhuna kattığı mayayla sahip olan ve ömrü boyunca Türk milletinin varlığı, dirliği için yaptığı mücadelede zor ve sıkıntılı süreçlerden geçen Em. Tuğg. Ali Aydın / Yörük Ali Paşamız; Askeri Lise, Harbiye, Harp Akademisi ve muvazzaf subaylık yıllarında, Türk ordusu içinde ülkücü bir subay olmanın hiç de kolay olmadığını, fakat her şeye rağmen başarılacağını yaşadığı ilginç kesitlerle bizlere aktardı. Türk ülkücülüğü birilerini rahatsız etse de Yüce Tanrı’nın yardımıyla; irade, cesaret, özveri ve gayretle her bir dönemeçte dokunan uğurlu bir elin yolunu açtığını belirten Ali Aydın Paşamız, ülkücü bir Türk subayının Mete Han’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün ordusunun mensubiyeti ve bilinciyle yola çıkıp ve bu uğurda hiçbir baskıya boyun eğmeden ve yılmadan yürüyeceğini gözler önüne serdi.

Kutluk Hocamızın söz verdiği ve ülkücü davada büyük gayreti olan Dr. Muhsin Kadıoğlu Hocamız da İ.Ü. Edebiyat Fakültesi yıllarındaki ülkücü teşkilatlanma açısından ilginç bir anısını anlatarak, ülkücülerin dün olduğu gibi bugün de birbirlerini iyi tanıyıp dosta düşmana karşı birbirlerinin yanında olmaları gerektiğine vurgu yaptı.

Yaşayan Türk ülkücülerinin yoğun ilgi gösterdiği program, bir taraftan gönüllerimize umut aşılarken bir taraftan da Türk tarihinin yükünün Türk ülkücülerinin omzunda olduğunu gösterdi.

Etiket:

Kategori: Genel, Süleymaniye Kürsümüz

Comments are closed.