SEBEPLERİ VE SONUÇLARIYLA RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Turan Kültür Merkezimizin Süleymaniye Kürsüsü Konuşmalarına 21 Ocak 2022 Cumartesi günü Dr. E. Alb. Yaşar Ertürk’ün verdiği “Sebepleri ve Sonuçlarıyla Rusya-Ukrayna Savaşı” konulu konferansla devam ettik.
Yaşar Ertürk, yakın dönem Türk tarihiyle ilgili araştırmaları çerçevesinde olan Galiçya Cephesi’nin bugünkü Ukrayna sınırları içerisinde olması bağlamında ilgi ve bilgi sahasına giren Ukrayna’da Savaş öncesi yıllarda iş adamı olarak da bulunduğunu, bu süreçte bu coğrafyayı ve Ukrayna halkını yakından tanıma imkanı bulduğunu belirtip, bunun savaşın dinamiklerini tespit açısından kendisine büyük kazanım sağladığına dikkat çekerek konuşmasına başladı.
Yaşar Ertürk, konferansının giriş kısmında Ukrayna coğrafyasının bilindiği kadarıyla İskitlerle başlayan tarihinin Gotlar, Hunlar, Slav kavimleri, Kiev Knezliği, Moskova Knezliği, , Zaporojye Seçi, Osmanlı Devleti, Rus Çarlığı, Polonya, Avusturya-Macaristan ve Sovyetler Birliği egemenliği veya ilişkileriyle devam eden tarihinin kısa bir özetini sundu.
Sovyetler Birliği içinde özerk bir cumhuriyet olan Ukrayna’nın, bağımsızlıktan sonra Rusya için çok önemli olan, Kırım, Donbas, Dinyeper ırmağının doğusunda kalan coğrafyaya da egemen olarak bağımsızlığı kazanmasının, Rusya tarafından hiçbir zaman kabulenilemediğini belirten Ertürk, üstüne üstlük ABD’nin başını çektiği Batı’nın, zengin yer altı ve yerüstü zenginlikleriyle, stratejik konumuyla Rusya’nın asla kendinden uzak görmek istemediği Ukrayna’yı NATO ve Batı Kulübüne dahil etme girişim ve politikalarının bugünkü sıcak sonuçları doğurduğunu söyledi.
Yaşar Ertürk konuşmasının ilerleyen bölümlerinde, Batı’nın ve Rusya’nın etki alanı ve stratejik cephe kazanma girişimleri bağlamında iktidar mücadeleleri ve Turuncu Devrim’le gittikçe gerilen Ukrayna’nın, 24 Şubat 2022’de Rusya’nın fiili ve kapsamlı olarak saldırmasıyla bugün devam etmekte olan savaşının, Donbas, Çerhiniv, Sumi, Kiev, Harkov gibi cephelerde geldiği aşamaları emekli bir bir subay olmanın verdiği bilgi ve donanımla kapsamlı bir şekilde ortaya koyduktan sonra sonuç olarak şunları söyledi:
“İşgal geniş çapta uluslararası kınama aldı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, işgali kınayan ve Rus güçlerinin tamamen geri çekilmesini talep eden bir kararı kabul etti. Uluslararası Adalet Divanı Rusya’ya askerî operasyonları askıya almasını istedi ve Avrupa Konseyi Rusya’yı üyelikten çıkardı. Birçok ülke Ukrayna’ya insani yardım sağladı ve Rusya ile Rusya’nın müttefiki Belarus’a yaptırım
Türkiye’nin gayretleriyle Ukrayna tahılının boğazlardan sevk edilmesi ve her iki ülkeyle Türkiye’nin devam eden diplomatik ilişkilerini de dünya takdir etmektedir.
İşgal her iki taraftan on binlerce kişinin ölümüyle sonuçlandı ve Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşadığı en büyük mülteci krizine neden oldu.Mayıs ayı sonuna kadar tahminî 8 milyon insan ülke içinde yer değiştirdi ve 3 Ekim 2022 itibarıyla 7,6 milyon Ukraynalı da ülkeyi terk etti. İşgalden sonraki beş hafta içinde Rusya, 1917 Ekim Devrimi’nden bu yana en büyük göçünü verdi. İşgal ayrıca küresel çapta gıda kıtlığına neden oldu.
Rusya’nın Ukrayna saldırısı başladığında bir çok akademisyen ve stratejist Rusya’nın mahdut hedeflere yöneleceğini azami hedefinin Dniper Nehrinin doğusu olduğu öngörülmüştü. Ancak Rusya herkesi yanıltarak doğrudan Kiev’e saldırarak tüm ülkeyi denetim altına almak istedi ancak başaramadı.
Halen Rusların işgal altında tuttuğu bölgeyi tahkim etmeye çalıştığını, Donbas bölgesindeki kazanımlarını korumaya çalışarak geçen yılın ortasından itibaren silah altına aldığı askerler ile takviye ettiğini görüyoruz. Ruslar açısından Ukrayna’da işlerin iyi gittiğini söylemek zor. Sürekli komuta heyetinin değiştirilmesinden de bu net anlaşılıyor.
Kiev harekatı başarılı olmayınca Ruslar Harkov dahil Doneks ve Lukans oblası ile güneyde Nikoleyev dahil Ukrayna’nın doğu ve güney doğunun tamamını ele geçirerek tutmaya çalıştığını görmekteyiz. Halen Doneks oblası içinde olan Dinopya doğru ve Harkov şehir merkezine doğru genişleme çabasındadır.
Ukrayna ordusu ise; hem kuzeyde Belerus’ta gelecek olası bir taarruzu engellemek hem de Doğu ve güneyde kaybedilen toprakları geri almak için yazdan sonra defeaten taarruz etmiş olmakla beraber somut bir sonuca ulaşamamış, ancak başlangıçta savunmada olan ve kısa sürede teslim olacağı varsayılan Ukrayna ordusu, gerek moral gerekse askeri teçhizat açısından taarruz edebilme cesaret ve kabiliyetini kazanmıştır.
Malumuz Ukrayna arazisi adeta düz bir tepsi gibidir, baharla birlikte tarlalar balçığa dönüştüğünden zırhlı birlik harekatı oldukça zordur. Ayrıca geniş nehirler askeri ulaşımı önemli oranda engellemektedir. Her ne kadar batıdan aldığı gerek hava savunma sistemleri ve gerekse akıllı füzeler ile Ruslara karşılık verse de sonuçta işgal edilmiş topraklarını piyadenin çizmeleriyle kurtarmak zorundadır.
Yakın dönemde batının Ukrayna’ya vaat ettiği leopar tankları ve topçu sistemleri ve patriot’lar gelirse taarruz kabiliyetini geliştireceğini, Maripol istikametinden girerek Rusların birleşik hattını keseceğini, özellikle Anzak denizine ulaşmaya çalışacağını düşünüyorum. Ayrıca Doneks bölgesin de Horkov’un güneyindeki İzum şehrini ele geçirerek güye doğu taarruzlarını geliştirmeye çalışacağını değerlendiriyorum.
Bahar kadar sahanın oldukça hareketleneceğini Rusların da beklediği görülmektedir. Ukrayna’nı olası taarruzdan caydırmak için ülkenin alt yapısına her gün saldırmakta ve savaşma azmini frenlemeye gayret etmektedir. Şunu da belirtmek gerekir ki, Ukrayna’nın alt yapısı çok büyük zarar görmüştür. Savaştan sonra Türk şirketleri için muazzam bir potansiyel barındırmaktadır. Çünkü Ukrayna hükümeti Türk alt yapı şirketlerine çok güvenmekte ve değer vermektedir.
Eğer Ukrayna benim düşündüğüm harekatları başarırsa muhtemel bir barış görüşmesinin olacağını; Rusların Kırım ve Donbas bölgesine razı olacağını ve Ukrayna’nın da halkına mahcup olmayacak şeklide bu bölgelere bir statü vereceğini değerlendiriyorum.
Aksi olursa ve Ukrayna topraklarının bir kısmını veya geçen yıl önceci sınırlarına ulaşmazsa savaşın devam ederek, bir nevi mevzi muharebelerine dönüşeceğini ve iki ülkenin de karşılıklı yıpratma savaşı doktrine döneceğini öngörüyorum.
Batı Paktının ise bu son söylediğimi istediği açıktır. Ukrayna’nın nasıl ve ne kadar yıpranacağını düşündüklerini sanmıyorum. Asıl hedef Rusya’yı Afgan savaşında olduğu gibi bu bataklıkta tutarak tüm kaynaklarıyla yıpratmak, zaten her alanda ekonomik ambargoya tabi tuttukları Rusya’nın uzun dönemde hem askeri hem de ekonomik çöküşünü sağlamak.
Bu savaşın Türkiye ve Türk dünyası açısından iki önemli sonucunun olduğunu düşünüyorum. Rusya’nın kazanması halinde daha çok güçleneceğini ve Karadeniz de rekabetin kızışacağını, Rusya’nın bu özgüvenle; Kafkaslar, Türki Devletleri ve Balkanlar ile Ortadoğu’da daha etkin olacağı, Türkiye’nin yaşam sahasında sürekli ve büyüyen bir rekabetin yaşanacağını açıktır.
Kaybetmesi durumun da batı bloğunun etkin olmak için Rus coğrafyasını daha çok karıştıracağını, zayıflayan Rusya’nın tek kutupluluğa dönüşecek dünyada Batı tehditlerini dengeleyecek bir unsur olmayacağından hareketle, sıranın Türkiye’ye geleceğini ve ülkemiz için etnik ve mezhepsel tehditlerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.
İkinci sonucu ise, Türk dünyasının son ikiyüzyıllık Rus tehdidi ve Rus hegomanyasının yarattığı bilinç altı korkuların yavaş ta olsa atıldığını düşünüyorum. Yani yenilmez olarak düşünülen Rus ordusunun esasen son derece dağının yapıdaki Ukrayna ordusu tarafından nasıl perişan edilebildiği gerçeğini gördüler. Türki devletleri Rusya’nın onaylamadığı h,ç bir işi yapamazken, bu savaştan sonra bağımsız adımlar attıklarını görmekteyiz. Bu özgüven Rusların Ukrayna’da kaybetmesiyle birlikte daha çok gelişecek ve hepimizin ideali olan Turan Birliği sağlanacaktır.”
Konferans başta Kuzey Makedonya Türk Milli Birlik Hareketi / TMBH Başkanı Erdoğan Saraç olmak üzere dinleyicilerimizin nitelikli katkıları ve sorularıyla genişleyerek devam etti.
Kategori: Genel, Süleymaniye Kürsümüz