Irak Türkleri Çalıştayı Bildirisi
Kerkük’ün nüfusu 1947 sayımında 286.005 (nüfusun % 5.9’u), 1957 sayımında 388.939 (nüfusun % 6’sı), 1965 sayımında 473.626 (nüfusun % 5.8’i), 1977 sayımında 495.425 (nüfusun % 4.15’i)dır. 17 Ekim 1987’de yapılan sayımda ise Iraklı yetkililerce, sadece genel nüfusun 16 milyon olduğu açıklanmıştır.
1981 yılı istatistik tahminlerine göre 1.227.25 nüfuslu Musul, 402.067 nüfuslu Selahattin, 567.957 nüfuslu Kerkük, 637.778 nüfuslu Diyala ve 632.252 nüfuslu Erbil gibi Türkmenlerin bulunduğu vilayetlerin nüfus toplamı 3.467.269’dur. Aynı tahminlere göre Irak’ın toplam nüfusu 13.669.689’dur. Irak’ta yayınlanan kaynaklarca Türk nüfusun %2’lik bir nispet ettiği iddia edildiğine göre, bölgede bulunan 3.467.269 nüfusun sadece 273.393’ü Türk’tür ki, bu da bölgeye göre %7.88’lik bir oran demektir. Yani Irak’ın Türklerle meskûn vilayetlerinde her 100 kişiden ancak 8’i Türk’tür anlamına gelir. Ancak bölge gezildiği zaman bu rakamların gerçeklerden ne kadar uzak olduğu hemen göze çarpmaktadır. Hatta bazı vilayetlerde bunun tersini iddia etmek daha doğru ve daha mantıklı olur. Ayrıca 1960’a kadar Kerkük nüfusunun %95‘in Türk olduğu bilinmektedir. Ancak daha sonra güdülen Araplaştırma politikası nedeniyle on binlerce Arap ailesi Kerkük’e yerleştirilmiştir. Bunun yanı sıra Kürtlerle meskûn civar illerdeki köylerin yıktırılması, Kürtlerin de Kerkük’e göç etmelerine neden olmuştur. Dolayısıyla 1980’li yıllarda Kerkük’te ezici Türk yoğunluğu zedelenmiştir ve %95’lik oran %75’e düşürülmüştür.
Eldeki mevcut bilgiler ışığında istatistiki bir hesap yapılacak olunursa. 1957 Krallık Dönemi’nde yapılan sayımda Irak’ta 500.000 Türkmen yaşadığı belirtilmiş ve 1959’da yayınlanan sayım verileri, sayılarını 567.000 olduğunu göstermiştir. Irak’taki yıllık nüfus artış hızı yapılan hesaplamalara göre %3.296’dır. 1959 yılını baz alarak bu verilere göre 1994yılında Irak’ta yaşayan Türkmen sayısı ise 1.764.029 olarak bulunur, bu da Irak’ın iddialarını başka bir yöntemle çürütmektedir. Dolayısıyla, Irak’ta gelmiş geçmiş iktidarlar ve halen iktidarda bulunan rejim her ne kadar Türk nüfusunu gizlemiş ve az göstermiş olsa bile, Kerkük, Erbil, Musul vilayetleri, Selahattin ile Diyala’nın ilçe ve köyleri ile Bağdat’ta yaşayan 300.000 civarındaki Türkmen nüfusunun en düşük bir rakamla iki milyonun üzerinde olduğunu ispatlamaktadır.
Irak Türkmen Cephesi de resmi internet sitesinde de Irak’ta en az 2 milyon Türkmen’in yaşadığını söylemektedir.
Irak nüfusu (Son Nüfus Sayımı 2009’a göre): 31,000,000 kişi.
Dini Demografikler:
- %55-60 Şii Müslüman (Arap-Türkmen) nüfus: 17.050.000-18.600.000
- %37-40 Sünni Müslüman (Arap-Türkmen) nüfus: 11.470.000-12.400.000
- %2-3 Hristiyan (Süryani, Keldani, Asuri-şabak-diğer) nüfus: 620.000-930.000
Etnik Demografikler:
- %51-54 Şii Arap, nüfus: 15.810.000-16.740.000
- %20-21 Sünni Arap, nüfus: 6.200.000-6.510.000
- %16-20 Kürt, nüfus: 5.250.000-6.250.000
- %8-9 Türkmen, nüfus: 2.500.000-3.000.000
- %3 Hristiyan, (Süryani, Keldani, Nasturi, Asuri), nüfus: 620.000-930.000
Irak’ta on yıllarca dünya emperyalistlerinin kurgulayıp yönlendirdiği etnik kompleksli Molla Mustafa Barzani, Saddam Hüseyin gibi despotların zulmüne uğrayan Türklerin, büyük bir sevgi ve ümitle bağlandıkları Türkiye’nin yöneticileri tarafından hep yalnız bırakılmıştır, maalesef bu ihmal ve neme lâzımcı / Batı güdümlü gelenek bugün de devam etmektedir.
ABD’nin I. Körfez Savaşı’ndan başlayarak Irak’ı, “Uçuşa Yasak Bölge”, “Çekiç Güç” gibi uygulamalarla aşama aşama fiilen ikiye böldüğünü, koruması altına aldığı Kuzey Irak’ta kukla bir devlet oluşturmaya girişmiştir, bir zamanlar, ast rütbeli bir subayımızın bile muhatap almadığı Kürtçü liderlerin, Türkiye’de yüksek protokolle ağırlanmaktadır. Türkiye’de Terörist Başı muhatap alınmaktadır, ancak Türkiye’nin Güneydoğu’sunu müstakbel Kuzey’leri görenler, bu derece itibar görürken, Türkmenler, Türkiye ve dünya tarafından görmezden gelinip makûs kaderleriyle baş başa bırakılmaktadır.
Kuzey Irak’taki kukla yönetimin, öz be öz Türk şehirleri olan Erbil, Kerkük, Tuzhurmatı gibi şehirlerin nüfus yapısını değiştirip, buradaki Türkmenleri baskı ve şiddetle sindirme politikası uygulamaya devam etmiştir. Türk milletinin geleceğini yönelik siyaset yapanların bu durumu acilen görmesi gerekmektedir, aksi takdirde Türkmenlerin haklarını korumayı millî bir vazife olarak görmeyen Türkiye’ye bunun faturasının çok ağır ödeyecektir.
Dikkate alınması gereken unsurları kısaca maddeler halinde özetleyecek olursak:
- Bölgedeki Türkler özellikle Lozan da ve daha sonrası İngilizler tarafından Türkmen diye adlandırılarak Türkiye’den koparılmaya çalışılmıştır.
- Bölge Saddam döneminde ve sonrasında önce Araplaştırılmaya sonra Kürtleştirilmeye çalışılmıştır.
- 1958 yılında Kürtler Kerkük’te katliam yapmış. Irak Türklerinin önde gelen kişileri katledilmiş, şehitlerin cesetleri günlerce arabaların arkasına çekilerek Kerkük’ün mahallelerinde dolaştırılarak Kerkük Türklüğüne gözdağı verilmeye çalışılmıştır. (Kaynak: Fotoğraflar merhum Kemal Çaprazın arşivindedir)
- 1983 yıllarında Diktatör Saddam rejimi Kerkük ve Tuzhurmatudan Irak Türklerinin önde gelen aydınlarını idamlar etmiştir.
- Bölgedeki Türkler arasında dinsel ve mezhep tabanlı ayrışmalar ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu başarılı olamamıştır.
- Bölgede gerek Amerika’nın gerekse daha öncesi ve sonrasında peşmergelerin müdahalelerinde bölgenin nüfus yapısı ve tapu kayıtlarıyla ilgili belgeler tahrip ve tahrif edilmiştir.
- Bölgede Amerika’nın müdahalesi sonrasında özerkleştirme, bölünme faaliyetleri sürdürülmüş Irak Türkleri hiçe sayılmış; Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin nüfus dengeleri değiştirilmiş ve sözde özerk bölgeler geliştirilmiş, Kürtler silahlandırılmıştır.
- Irak Cumhurbaşkanlığı dahi ödül olarak Kürtlere peşkeş çekilmiştir.
- Kürt guruplar arasında gelişen anlaşmazlıklar hiçe sayılmış bu zaman diliminde Türkiye dahi muhatap olarak bölgesel Kürt yönetimini muhatap alma hatasını sürdürmüştür.
- Birkaç ay zarfında gelişen İŞİD baskıları sonrasında Türk nüfus üzerinde yoğun baskılar artmış Türk nüfus yaşadığı bölgeleri terk ederek çöllerde kaçkın hayatı yaşamaya başlamıştır.
- Musul’un işgali sırasında Musul da bulunan Irak Ordusunun bütün askeri mühimmatı IŞİD’e, bir kurşun atmadan terk etmiştir.
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti olup bitenlere seyirci kalmış sınırlarını Suriye ve Iraktan gelen Mültecilere açarak kendi doğusundaki nüfus dengelerini dahi Arap ve Kürt nüfus lehine değiştirmeye başlamıştır.
- Ezidi / Yezidi, Peşmerge ve Araplar ve hatta IŞİD Türkiye de cirit atarken ve devlet politikalarıyla korunurken Türkmenler hala çöllerde kaçkın hayatı yaşamakta ve hatta kırılmakta ve ölmektedir. Türkler yine iki ateş arasında bırakılmıştır. Kuzeyden peşmergeler sınıra yığılarak Türkiye’ye geçişi engellemekte ve sınırdaki Nüfus yoğunluğunu değiştirmekte. Güneyden de silahlı IŞİD militanları katliamlar yaparak gelmekte ve bölgedeki Türkleri perşmergelere doğru sürmektedir.
- IŞİD, Telaferi tarumar etimiş, yüzde yüz Türk olan Telaferliler göçe zorlanmıştır. Bu insanlık dramı karşısında gerek Türkiye’deki gerekse dünyadaki sözde demokrasi, insan hakları savunucuları susmuşlardır. Hükümetçe bu konuda bir girişimde bulunulmamış ve Türklere olanlar göz ardı edilmiştir. Telaferli Türkler Kerbela ve Necef’e çok zor şartlar altında varmış ve çöllerde yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, peşmerge, ezidi v.s. halklara gösterdiği misafir perverliği Telaferli Türklere gösterememiş Ovaköy sınırı açılamamıştır.
- ABD bölgede Türkmen varlığını kabul etmeye yanaşmamaktadır.
- PKK ve peşmerge IŞİD bahanesiyle silahlandırılmaktadır.
- Bu hengâmede Türkiye’nin garantörlük hakkına varıncaya kadar birçok uluslararası temayül hiçe sayılmaktadır.
- Bölgedeki bölgesel Kürt yönetimini hiçbir meşruiyeti yoktur. Muhatap dahi alınmamalıdır.
- PKK her ne sebeple olursa olsun Muhatap alınmamalı ve bir terör örgütü olduğu asla unutulmamalıdır. Üçüncü ülkelere de bu konuda gerekli bilgi ve gerekirse ultimatomlar verilmelidir.
- Silahlandırmada bölge Türklüğü de gözetilmeli en azından silah dağıtımında eşitlik ilkesi gözetilmelidir.
- En önemlisi bölgede yaşanan nüfus dengelerinin değişimine dikkat çekilmeli bölgenin uluslararası anlaşmalarla da varlığı tanınan ana unsuru ve köklü halkı olan Türklerin gerekirse uluslararası hukuktan doğan self determinasyon hakkı dillendirilmeli ve hatta uygulamaya konulmalıdır.
- TBMM’ deki “ Çözüm yasası “ olarak adlandırılan “ Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Barışın Sağlanmasına Dair 6 maddelik Kanun ” PKK’YI meşrulaştırmak ve Birleşik Kürdistan’ı kurma yolunu açmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Baştan aşağı hatadan ibarettir.
- Irak Anayasasının 58 maddesinin uygulanması sağlanmalıdır. Kerkük’ten göç ettirilen Kürtlerin sayıları iddia edildiği gibi yüz binler değil, on bin kadardır. 2003 yılından sonra Kerkük’e göç eden ve Türkmenlerin arazi ve yerlerine yerleştirilenlerin sayısı en az 700-800 bin kadardır. Nüfus yapıları derhal normalleştirilmeli “işgal edilen arazilerin ve Emlakların sahiplerine iadesi” ve ondan sonra Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelerde uluslararası kuruluşların “BM” ve başta Türkiye’nin gözetiminde nüfus sayımının yapılması ve ondan sonra referanduma gidilmesi sağlanmalıdır.
- Barzani’nin kontrolündeki ( Habur) alanların dışında ( OVA KÖY-TELAFER’den) Türkiye’ye kapı açılmalıdır.
- Türkmenlerin yaşadığı bölgeler “ Güvenli Bölge “ içine alınmalı ve korunmalıdır.
- Erbil’in Havler, Kuzey Suriye’nin Rojava, Sincar’ın Şangal, Diyarbakır’ın Amad / Amet isimleriyle anılması kasıtlıdır. Devlet organları ve medyanın bu tabirleri kullanmamasına dikkat edilmelidir.
- Her şeyden önce de Musul ve Kerkük’ün Misakı Milli sınırları dahilinde olduğu unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Adına
Kategori: Diğer Konferans