Bağımsızlığının 25. Yılında Kırgızistan ve Türk Dünyası
Uludağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Yüce Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsümüzde 5 Kasım 2016 Cumartesi günü 14.00’te, “Bağımsızlığının 25. Yılında Kırgızistan ve Türk Dünyası” başlıklı konferans verdi.
2000’li yılların başında, vakfımızın Kırgızistan Celalabat İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi bünyesinde açmış olduğu Türk Dünyası İşletme Fakültesinin dekanlığını yapan ve bu dönemde, gelecek yıl 15.sini düzenleyeceğimiz Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresini de başlatan Mehmet Yüce hocamız, konferansında, yakından tanık olduğu ve takip ettiği Kırgızistan’ı türlü açılardan ele aldı.
Sözlerine Kırgızların tarihi ile başlayan Mehmet Yüce, en eski Türk boylarından biri olup, M.Ö. 206’lardan beri mevcudiyetleri bilinen Kırgızların, savaşçı bir kavim olmalarına rağmen yakın tarihe kadar tam bağımsız olamadıklarını belirtti. Yüce, Kırgızların, ancak Gorbaçov’un Sovyetlerin yönetimine gelmesinden sonra izlenen Glasnost (açıklık), Perestroyka (yeniden yapılanma) politikası sonucu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla 31 Ağustos 1991 yılında egemen bir devlet olabildiklerini söyledi.
En az yüzölçüm, en az nüfus, en az yeraltı kaynakları, en dağlık ülke, en az üretim teknolojilerine sahip olma gibi özellikleriyle Kırgızistan’ın Orta Asya/Türkistan coğrafyasındaki bağımsız Türk Cumhuriyetleri arasında birçok “en”lerin ülkesi olduğunu belirten Mehmet Yüce; bunun da iç ve dış dengelerinin oluşmasında son derece etkili olduğunu söyledi.
Yüce, dağlık yapısından kaynaklanan ulaşım güçlüğü, tarım arazilerinin azlığı, Kazakistan ve Özbekistan’dan farklı olarak petrol ve doğal gaz gibi stratejik kaynaklarının yetersizliği, iç tasarrufun kısıtlılığı ve nükleer güç gibi stratejik kaynaklara sahip olmayan Kırgızistan’da kişi başına düşen gelirin çok az olduğunu belirtti.
Kırgızistan’ın diğer Orta Asya Cumhuriyetleri içinde çağdaş demokrasiye en iyi uygulamaya çalışanı olduğunu belirten Yüce, bu durumun siyasi dengelerin sık sık değiştirmesinin Kırgızistan’a kısa vadede istikrarsızlık ve güvensizlik olarak yansıdığını ifade etti.Kırgızistan’ın sınırlanın Sovyetler zamanında komşularıyla birçok ihtilafları oluşturacak şekilde çizilmesinin ve küçük coğrafyasına göre çok uzun olmasının ülkenin önüne büyük bir sınır güvenliği problemi koyduğunu belirten yüce, bu durumun dış ve iç dinamikleri Kırgızistan aleyhine kullanmak isteyen odakların işine yaradığını söyledi.
Yüce, Çin’le olan uzun sınırı, Kırgızistan’la sınırı bulunan Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesinin sahip olduğu doğal kaynaklar, Çin’in Orta Asya’ya açılan bir kapısı olması gibi özellikleriyle Rusya, Çin ve Türk Cumhuriyetleri arasında oldukça önem stratejik bir konuma sahip olan Kırgızistan, dış politikasında Batıya açık, komşularıyla çatışmaktan kaçan, ABD, Rusya ve Çin’le ilişkilerinde denge politikası güden bir profil çizerek bunun bilincinde olduğunu ortaya koymuştur dedi.
Kırgızistan’ın çok ihtiyacı olmasına rağmen yabancı sermayenin dikkatini çeken bir ülke olmadığını belirten Yüce, yine de kayda değer altın rezervi ve muhtemel diğer rezervlerin Kazakistan, Rusya Kanada, Almanya, ABD, Çin Halk Cumhuriyeti ve İngiltere gibi ülkelerin madencilik sektörü alanındaki yatırımcıların ilgisini çektiğini söyledi.
1995 yılından bu yana gerçekleşen sermaye girişleri kümülatif olarak değerlendirildiğinde Türkiye’nin beşinci kaynak ülke konumunda olduğunu söyleyen Yüce, Kırgızistan’da faaliyet gösteren Türk girişimcilerin, genellikle kendi kaynakları ile yatırım yaparak, ülkenin maden ve büyük Pazar ticaretine dayalı işletmelerinden pay almadan küçük sermaye birikimleri ile büyüdüklerini belitti.
Türkiye’nin Kırgızistan’da Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı ile başlayan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Manas Üniversitesi’ni kurarak devam ettirdiği Kırgız kardeşlerini çağdaş dünya ve Türk Dünyası içinde iyi bir konuma getirme yolunda yaptığı eğitim yatırımlarının da önemli olduğunu belirten Yüce, bunun Kırgız halkının refahına katkı sağlayacağını söyledi.
Kırgızistan’ın, orta-uzun vadede iyi bir turizm potansiyeline sahip olduğunu belirten Yüce, dünyanın en bakir dağlarını, doğal sularını bünyesinde bulunduran son derece harika doğal bir coğrafyaya sahip ülkenin, iyi yetişmiş insan gücüyle ve hizmet sektörüne yapacağı akılcı yatırımlarla bu alanda çok iyi kazançlar sağlayacağını söyledi.
Türk Dünyası’nın, diliyle, tarihiyle, kültürüyle, inançlarıyla ayrılmaz bir parçası olan Kırgızistan’ın çağı yakalamasında ve her türlü saldırılardan korunmasında ona en büyük desteği kardeş Türk cumhuriyetlerinin vereceğinin altını çizen Yüce; bunun da yüksek şuurlu bilim, kültür adamları ve yöneticilerin önderliğinde, kardeşçe yapılmasının önemine vurgu yaparak konuşmasını tamamladı.
Kategori: Süleymaniye Kürsümüz