1944 IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI’NDAN SONRAKİ TÜRKİYE
Fotoğralar: M.Kemal Sallı
Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü 2024-2025 dönemi etkinliklerimize, 14 Aralık 2024 Cumartesi günü 14.00’te, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Konferans Salonunda, araştırmacı, yazar Av. Hayri Yıldırım’ın verdiği “1944 Irkçılık-Turancılık Davası’ndan Sonraki Türkiye” başlıklı konferansımızla devam ettik.
Hayri Yıldırım konuşmasının girişinde Türklük değerlerindeki bozulma, çürümenin nedenleri üzerinde durdu. Bu bağlamda çürümenin Atatürk’ten sonra başladığını ve bugüne kadar değişik süreç ve oluşumlarla devam etmekte olduğunu öne sürerek tezini Atatürk’ün önder olarak ortaya çıkmasından sonsuzluğa göçüşüne kadarki yaptıklarından ve sözlerinden vurgulu örneklerle ortaya koyarak savundu. Mustafa Kemal, kimsenin öne çıkamadığı bir zamanda öne çıkarak Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlattığını ve bunun sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup her bir kurumunu Türk kimliğiyle ve Türklük ülküsüyle donattığını belirten Yıldırım, Atatürk’ün kayıtsız şartsız Türkçü anlamda bir milliyetçi, halkçı ve laik bir önder olduğunu, bütün yaptıklarını bu esaslar üzerine oturtup hedeflerine bu temeller üzerinden yöneldiğini söyledi. Atatürk’ün nitelikli adam kıtlığında çevresinde bulundurduğu kadro içerisinde gerçek anlamda Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Sadri Maksudi Arsal, Mahmut Esat Bozkurt gibi Türklüğü şüpheli olmayan Türkçülere son derece güvendiğini ve onların baş danışmanları olduğunu da dikkat çeken Yıldırım, Ziya Gökalp’in şu sözleriyle görüşünü destekledi: “Türkçülüğe dair bütün hareketler sonuçsuz kalacaktı; eğer Türkleri Türkçülük ülküsü etrafında birleştirerek büyük bir yok olma tehlikesinden kurtarmaya muvaffak olan Büyük Dahi ortaya çıkmasaydı… Bu topraktaki hakimiyet Türk hakimiyetidir, siyasette, kültürde, iktisatta hep Türk halkı hakimdir. Bu kadar kesin büyük inkılâbı yapan kişi Türkçülüğün en büyük adamıdır!”
Konferansının gelişen aşamalarında Atatürk’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin çok hızlı bir şekilde kuruluşunun ana temeli olan Türkçülük ülküsünden uzaklaştırıldığını belirten Yıldırım, hümanist-komünistlerin devlette kadrolaştığını, 2. Dünya Savaşı’nda Nazilere yakınlaşıldığını, 1944’te Nazi Almanya’sı Sovyetlere yenilmeye başlayınca alelacele bu çürüme ve yozlaşmanın farkında olan Türkçülere karşı büyük bir takibat, tutuklama ve yargılamaların başlatıldığını söyledi. Hayri Yıldırım, Türkçü çekirdek kadronun henüz özünden uzaklaşmamış Türk yargısı tarafından berat ettirildiğini ve Nihal Atsız başta olmak üzere onların değişik alanlarda yetiştirerek Türk toplumuna kattığı Türkçü ve ülkücü kuşakların, Türkiye Cumhuriyeti’ni Türklük temelinden uzaklaştırıp parçalayıp uşak yapmak yok etmek isteyen içteki hainlere ve onları çekip çeviren uluslararası sömürgen güçlere karşı bugüne kadar yaptıkları savaşımları ve geçtikleri sınavları ana çizgileriyle ve ilginç kesitlerle ortaya koydu.
1980 sonrasında Türkiye’nin genç kuşakları üzerlerinde çağın bütün teknolojik imkanları kullanılarak ve beşinci kol faaliyetleri uygulanarak tehlikeli derecede bir yozlaştırma gerçekleştirildiğini ve Türkiye’nin sisler altındaki tehlikeli sulara çekildiğine de dikkatlerimizi çeken Hayri Yıldırım, bu durumdan bizi kurtaracak olanların, temelinde Türkçülük, hedefinde çağdaşlık olan milli bir eğitimle yetişen çalışkan, zeki ve ülkücü kuşaklar olacağına vurgu yaparak konuşmasını bitirdi.
Kategori: Genel, Süleymaniye Kürsümüz