MİLLÎ ANDIMIZ/ MİSAKIMİLLÎMİZ IRAK TÜRKMENLERİ
Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü Konuşmalarımıza, 7 Aralık 2019 Cumartesi günü 14.00’te, Irak Türleri davasının büyük savunucusu Türkmeneli İnsan hakları Derneği Onursal Başkanı Dr. Nefi Demirci, Türkmeneli Stratejik Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Cüneyt Mengü ile Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı Savaş Avcı’nın verdikleri “Milli Andımız/ Misakımillîmiz Irak Türkmenleri” başlıklı konferansımızla devam ettik.
İlk sırada söz alan Dr. Nefi Demirci, Irak Türkleri tarihinin; Osmanlı Türkiyesi döneminde Kerkük’te petrol bulunması, İngilizlerin o bölgeye göz koymaları, Mahmut Şevket Paşa’nın Kuveyt’i İngilizlere vermesi, Kutü’l Amare Savaşları, Mondros Mütarekesi sonrasında 1920’lerde İngilizler tarafından Musul Vilayeti’nin işgali, Irak’ın devletleşmesi, Kral Faysal’ın dönemi, Molla Mustafa Barzanî’nin faaliyetleri ve Saddam Hüseyin iktidarı dönemindeki kritik ayrıntılarıyla bir özetini sundu. Demirci, bu söylediklerinden hareketle, o günden bu güne bu bölgede gelişen olayların ve acıların sebebinin, İngiliz Başbakanı Çörçil’in veciz ifadesiyle, “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir.” politikası; yani bir taraftan petrole bir taraftan da bölge su kaynaklarına egemenlik davası olduğunun altını çizdi.
“Misakımillî şu hat bu hat değildir, bu hattı çizen Türk milletidir.” diyen Yüce Atatürk’ün, Mondros, Millî Mücadele, Lozan, 1926 Ankara Antlaşması süreçlerinde ömrünün sonuna kadar, Irak Türkmeneli’nin işgalden kurtarılması için büyük gayret gösterdiğini ve bugün dahi Türkiye’ye o bölgelere haklı müdahale hukuku sağlayan temeller oluşturduğunu belirten Demirci, sonraki basiretsiz siyasetler sonucunda, bugüne kadar Irak Türkmenlerinin iki yakasının bir araya gelmediğini, hep kaybeden taraf olduğunu, ezildiğini, horlandığını; bırakın o siyasi haklarını, en basit insan haklarından bile mahrum yaşadığını ve adım adım yok edildiğini söyledi.
Kerkük başta olmak üzere Irak Türkmeneli’nin bir ateş çemberi içirişinde yandığını, son onlu yıllarda, ne yazık ki, Türkiye’de alet edilerek kurulan, imar edilen bir Kürt devleti gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu ifade eden Demirci, Irak’ın yeniden yapılandırılmasında, denklem dışında bırakılan Türkmenlerin haklarının arkasında durmayan Türkiye’nin, varlığının garantisi olan kardeşlerine sahip çıkma zamanının son demlerine geldiğini ve iş işten geçmeden bu hususta acilen köklü ve kalıcı adımlar atılmasına vurgu yaparak sözlerini tamamladı.
İkinci konuşmacımız Savaş Avcı; Rauf Orbay’ın 1920, Yüce Atatürk’ün 1923’te TBMM’de yaptıkları konuşmaları senet göstererek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların Kerkük-Musul davamızdan ve haklarımızdan hiçbir zaman geri adım atmadıklarını, aksine tarihî beyan ve icraatlarıyla bunu Türkiye’nin bir ulusal varlık davası olarak her zaman ısrarla takip edilmesi gereken bir millî strateji olarak devamcılarına emanet ettiklerini, ama maalesef bu şuuru taşımayan sonrakilerin, bu konuda hayati adımlar atması gerekirken, temelleri karalayarak, varlığımıza kastedenlerin dümen suyuna girdiklerini ifade ederek sözlerine başladı.
Sözlerinin devamında Irak’ta ve bu bağlamda Suriye’de son onlu yıllarda meydana gelen olaylar ve değişimleri gelişmeleri can alıcı örneklerle değerlendiren Avcı, maalesef, Türklerin, öz vatanlarında, son yüzyıl boyunca emperyalist kurgulara taşeronluk yapan Müslüman kardeşleri (?) Araplar ve Kürtler tarafından büyük kıyım ve zulümlere uğratıldığını ifade etti. Bugün Peşmerge, PKK, PYD, IŞİD adıyla dünya emperyalistlerine hizmet eden güçlerin dün başka yapılanmalarla hep aynı nankörler olduğunu belirten Avcı, bütün bunları başka türlü izah etmenin ve o yönde politikaların peşinde olmanın, Türk milleti açısından büyük gaflet, dalalet hatta hıyanet olduğunu ve olacağını söyledi.
Irak’ta son hazırlanan Anayasa’da, Arap ve Kürtlere egemenlik ve dillerinin resmî olarak kullanılması açısından büyük haklarla yer verilirken, Türkmenlere yer verilmemesinin çok manidar ve vahim bir durum olduğunu belirten Avcı, bunun, Türkleri yok saymak/yok etmek amacının apaçık bir senedi olduğunu, Türkmenlerin arkasında durması gereken makamlarımızın bunu görmezden gelmemesi gerektiğini söyledi.
ABD’nin Türk askerinin de içinde olacağı Irak müdahelesi bağlamındaki Tezkere’nin TBMM’de reddedilmesinin büyük bir talihsizlik olduğunu da değinen Avcı, o Tezkere’nin geçmesi halinde bugünkü Irakta ve Suriye’deki Kürt ve IŞİD yapılanmalarının hiçbirinin olmayacağını iddia etti. Avcı buna karşın geçtiğimiz yıllarda Kürtlerin bağımsızlık ilanının Türkiye ve İran’ın ciddi duruşları ve Irak Türkmenlerinin cansiparane mücadeleleriyle önünün kesilmesinin de altı çizilmesi gereken bir gelişme olduğunu belirterek, Irak ve Suriye yönetimleriyle iyi ilişkilerin, akılcı politikaların Türkmenlerin bugün biraz nefes almasını sağladığı gibi gelecekte de haklarını elde etmelerinde büyük önem arz ettiğini söyledi.
Avcı, birlikten güç doğduğunu belirterek, Türkiye’nin son zamanlarda gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı’nın sağladığı faydalara dikkat çekerek, Türkiye’de kurulacak bir Türk Dünyası Bakanlığının, sadece Irak Türkmenlerinin değil, diğer Türklerin meselelerini de yakından izleme ve dünya konjoktüründe çözüm sağlamada önemli bir görevi yerine getireceği temennisiyle sözlerini tamamladı.
Son konuşmacımız Dr. Cüneyt Mengü, yıllarca önemli görevlerle Irak Türkmenlerini temsil ettiği uluslararası toplantılar ekseninde değerlendirmelerde bulundu. Mengü belgelik harita ve görsellerle desteklediği konuşmasında, Atatürk’ün 1920-25 yılları sürecinde Misakımillîmiz olan Kerkük-Musul meselesiyle ilgili son derece büyük bir mücadele yürütmesi, bizzat bu konuda askerî faaliyetler yapılmasıyla ilgili emir vermesi ve Yarbay Özdemir Bey’le Binbaşı Şevki’nin bu konudaki rolü ve hizmetlerinden, bugünkü gelişmelere ışık tutan bir bakış açısı oluşturdu. Irak’ta o zaman yapılan bu faaliyetlerin önünü kesilmesinde Şeyh Sait İsyanı’nın bir odak noktası olduğunu belirten Mengü, bugün tarihin tekerrür ettiğini, o günden bugüne kötü talihimizdeki aktörlerin hep aynı olduğunu, bunları göz ardı eden veya başka türlü anlamlandıran bir siyasi yaklaşımdan, aydınlık bir yarın beklenemeyeceğini söyledi.
Irak Türkmeneli’nin kaderi bağlamındaki dip dinamikleri iyi bilen kendilerinin, ulusal ve uluslararası önemli toplantılarda Türk yetkililerine sundukları akılcı tekliflerin, bölgede yüksek çıkarları olan oyun kurucuların kritik manevralarıyla bertaraf edildiğini belirten Mengü, 36. Paralel Süreci ve Türk askerinin Irak’ta konuşlanmasıyla ilgili Tezkere’nin kabul edilmemesinin bunun en açık örnekleri olduğunu söyledi.
Son zamanlardaki askerî müdahalelerin umut verici olduğunu da belirten Mengü, Türkiye’nin, Türkmenlerin yoğun yaşadığı Ovaköy’de açacağı bir sınır kapısının, Kuzey Irak üzerinden, Suriye’deki PYD/PKK oluşumuna yapılan silah sevkiyatının ve lojistik desteğin önünü keseceğini, Türkmenleri güçlendireceğini ve Türkiye’nin varlığını tehdit eden Kuzey Irak Kürt yapılanmasının gücünü azaltacağını söyledi.
Mengü, Irak Türkmenleri davasının arkasındaki sivil veya resmi desteğin, Türkiye’nin iç politikasına alet edilmeden, partiler üstü düzeyde bir millî mesele olarak sürdürülmesinin çok büyük önem taşıdığını vurgulayarak sözlerini tamamladı.
Kategori: Genel, Süleymaniye Kürsümüz